M.NİHAT MALKOÇ
Günümüzde güzel anlarımızı fotoğraf
karelerinde donduran, hayata dair güzellikleri geçmişe mahkûm eden, çiçek açan
dallarımızı hoyrat elleriyle kıran, düşlerimizi kâbus haline getiren hastalıkların
başında geliyor kanser… Küçük bir rahatsızlık geçirdiğimizde bile hep bu
hastalığın şüphesiyle telaşlanıyoruz. Cümleler “Acaba…” diye başlıyor çoğu kez…
Çünkü aklımızda yer etmiştir kanser… Bu hastalığın bir gün kapınızı çalacağına
dair endişe duymayanınız var mıdır? Yok elbet… Hep o soğuk kelimeyle huzurumuz
kaçmıştır besbelli...
Sigara ve kanser kadar birbirini
çağrıştıran başka kelime var mıdır acaba? Gerçekten de sigara deyince kanser,
kanser deyince de sigara geliyor insanların aklına… Bu iki kelime o derece
birbiriyle özdeşleşmiştir. Durum bu iken nasıl oluyor da insanlar para verip de
sigara alıyor, bu şekilde kansere davetiye çıkarıyor. Bunu anlamakta
zorlanıyorum.
Günümüzde herkes bilgiye kolayca ulaşabiliyor. Artık herkes
sigarayla ilgili çok şey biliyor. Hemen her gün sigaraya bağlı hastalıklardan
ölen veya sürünen insanların haberlerini duyuyoruz. Sigaranın zararlarını
bilmemize rağmen yine de kullanmaya devam ediyoruz.
Tıp çevrelerinin
belirttiğine göre sigara, kansere bağlı ölümlerin yüzde 30’undan sorumludur.
Akciğer kanserlerinin yüzde 85’i sigaraya bağlıdır. Son rakam çok dikkat
çekicidir. Yüzde 85 rakamı sizi hiç mi ürkütmüyor? İnsanoğlu ya gaflet
içindedir ya da çok cesurdur. Zira öyle olmasaydı bu istatistikleri bildiği
halde sigara içmeye devam edebilir miydi? Böyle cesaret olmaz olsun. Bu durum
olsa olsa deli cesareti diye nitelendirilebilir.
Sigara içenlerin
zararı sadece kendilerine değildir. Onlar kendileriyle birlikte çevrelerinde
yaşayan insanları da göz göre göre zehirliyorlar. Bir çalışmaya göre pasif
sigara içiminin de akciğer kanseri riskini yüzde 25 arttırdığı bulunmuştur. Ne
garip bir şey, düşünebiliyor musunuz? Sigara içmediğiniz halde çevrenizde
yaşayan sorumsuz insanlar yüzünden yüzde 25 kanser riskiyle karşı karşıya kalıyorsunuz.
Bazı anne babalar ev içinde çocuklarının sağlığını hiç
hesaba katmadan sigara içmektedir. Çocuklarının eline bir dikenin batmasına
bile tahammül edemeyen ebeveynler, tiryakiliğin getirmiş olduğu basiret
körlüğüyle nasıl da büyük tehlikelere zemin hazırlıyorlar. Çocuklarını,
elleriyle pasif içici yaparak nikotinin soğuk kollarına atıyorlar. Bazıları
biraz daha duyarlı davranarak sigarasını balkonda veya başka odalarda içiyor.
Gerçi başka odada içilen sigaranın zehri kısa zamanda evin her tarafını
sarabilir. Fakat bunu hesap edemiyorlar.
Son yıllarda ülkemizde kadınların önemli bir kısmı sigara
illetiyle karşı karşıyadır. İlk bakışta dost gibi görünen bu zehir, iş stresi
ve yaşamın zorlukları nedeniyle sigarayı bir kurtarıcı ve teskin edici olarak
gören kadınları da vuruyor. Bir kere başlayanlar bir daha nikotinin pençesinden
kurtulamıyor. Bir noktadan sonra hayat çekilmez hale geliyor.
Bazı vurdumduymaz tiplerin içlerinden ‘nasıl olsa öleceğiz’
dediğini duyar gibiyim. Ölüm hakikatini inkar eden yok ki!...Elbette vakti
gelince dünya denen mezradan ebedi âleme göç edeceğiz. Fakat yaşadığımız sürece
sağlıklı ve kaliteli yaşayacağız. Günde bir paket sigara içen kişilerin
içmeyenlere oranla on kat daha fazla akciğer kanserine yakalanma riski
bulunmaktadır. Bunu bile bile sigarayı tüttürmek barutla ateşi bir araya
getirmekten farksızdır.
Hiç kimsenin sağlığımızı tehdit etmeye hakkı yoktur. Sağlık
deyince hatır gönül de kırılır elbet… Zira Anayasanın 56. Maddesine göre,
herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmelerini önlemek devletin ve
vatandaşların görevidir. Uluslararası platformda temiz hava soluma hakkı, temel
bir “ insan hakkı “ olarak yer almıştır. Bu hakkımızı sonuna kadar arayalım.
Son yıllarda çıkarılan 4207 sayılı kanun çok yararlı
olmuştur. “Tütün ve Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun” ile
sigara içmeyenlerin hakları korunmuş ve yasaya uymayanlara cezai hükümler getirilmiştir.
Bu kanun, sigara içenlerin sayısında ciddi azalmalara sebep olmuştur. Sigara
içenlerin hareket alanı iyiden iyiye azalmıştır. Bazı tiryakiler tuvalette
sigara içecek kadar zillet ve acziyet içerisine düşmüştür.
Demek ki yasaklar her zaman kötü değildir. İradesine sahip
olamayanları zorlamak ve yönlendirmek bazen çözüm olabiliyor. Bu manada kapalı
mekânlarda sigara içme yasağı hayırlı olmuştur. Böylelikle hayat kalitemiz daha
da artmıştır. Kimse bir şey kaybetmemiştir.
Eskiden otobüslerde,
devlet dairelerinde, okullarda ve kapalı yerlerin çoğunda püfür püfür sigara
içiliyordu. Sigara içmeyenler ise bu durumu, sırf kırıcı olmamak için sineye
çekiyordu. ‘Dostluk mu, sağlık mı’ ikilemi içerisinde kalınıyordu. Çok şükür ki
yeni kanunla bu sıkıntıdan kurtulduk. Artık kimse sözü edilen yerlerde sigara
iç(e)miyor, içmeye yeltenenler de bu hususta rahat hareket edemiyorlar,
tedirginlik duyuyorlar. Demek ki isteyince her şey oluyor. Yeter ki yaptığımız
kanunun arkasında duralım ve takipçisi olalım.
En iyisi gelin sigara afetinden uzak yaşamayı deneyelim.
Kanser korkusunu iliklerimizde hissetmeyelim. Göreceksiniz ki hayatınız çok
değişecek. Sağlıkla yaşamanın huzuru içerisinde hayattan daha çok zevk
alacaksınız. Sağlıklı ve güzel günler için sigaraya “Hayır” demenin zamanı
gelmedi mi hâlâ?... Geldi, geçti bile…Daha ne bekliyorsunuz?...