Altında yeni aldığı traktör ile ortalığı tozu dumana katıyor. Köyün girişinde bıyık altından gülüyor Hasan. Bu yılın şampiyonu o. Erken davrandı Hasan, komşularından , akrabalarından, hemen herkesten. Zaten ona küçükken hep demişlerdi. “Şeytanın dölü pezevenk seni, suratından hainlik akıyor, büyüyünce başa bela olucan oğlum Hasan.”
Hasan çok mutlu, düşünüyor.
Evinin önüne çektiği gibi traktörden çekirge gibi zıplıyor. Şişman karısının sevinçten geniş kalçaları yerinde duramıyor. Beş altı çocuk haykırıyor. “Buba, buba bu mu bizim buzaaa.”.Çocuklara bir kaç tekme sallıyor, bağırıyor..."Lan çekilin ayak altından sıpalar, defolun bakayım"... Karısını çekiyor yatağa muzaffer bir kumandan edasında. Zafer kornasını havaya kaldırıp çaldırıyor tüm şiddetiyle. Haber tez yayılıyor. Hasan yeni bir traktör almış. Ahali şaşkın...
Gece yarısı köyün ışıkları hiçte sönmüyor... Her evin önünde birkaç traktör parketmiş bekliyor. En eskisi iki üç yaşında ama Hasan’ın yeni nur topu gibi, aslan gibi sıfır bir traktörü var. Konu komşu hısım akraba huzursuz. "Yapılır mı ulen bu." "Ulan Hasan, şerefsiz Hasan, Ziraat bankasına zaten gırtlağa kadar borç var. Oğlan askerde, babalar perişan, dedeler yatalak, nineler felçli, bre Hasan sen bilmez misin bunları. Nedir bu havalar, bu köyün en yaman adamı sen misin, şerefsiz haysiyetsiz."
Herkes matem havasında. Rüstem aga, Osman, Eşref, Hacı Dümbük efendi, kalleş muhtar, hemen herkes kin nefret içerisinde. Uyku tutmuyor gözler, nafile düşünceler, çabalar. Hasan yaptı yapacağını... El mi yaman bey mi yaman, elbette görecek Hasan.
Osman aga gece üçte göbeğini kaşıyor. Soruyor: “Ulan Hacer uyuyor musun?” Kadın paniğe kapılıyor. “Ne herif, ters bir şey mi yapıcan?” “Yok oğlum” diyor. “Tersi düzü mü kaldı bu işin. Dürzü Hasan’ı biliyon, yeni bir traktör almış. Senin şu son kalan iki bileziği borç ver de bizimkini değiştireyim. “. Kadın kızıyor: “Allah belanı vere. Daha geçen sene değiştirdin... Her sene traktör mü alınır.” Osman aga köpürüyor: “Lan gurur meselesi , şeref meselesi, o traktörle yanımızdan geçecek, bize hava yapacak, biz bakacağız he, kaç paralık adam bu dürzü Hasan. Yamuk Hüseyinin oğluna ezdirtmem lan kendimi.”
Yalnız Osman aga mı? Her sıcak yuvada isyanlar, haykırışlar. Sabah ezan okunduğunda, cami yolunda sessiz konuşmalar yapılıyor. Yağması gereken yağmur neden yağmıyor. Çıkması gereken ot niye çıkmıyor. Yavrulaması gereken hayvanlar, hükümetin yalaka destek oy kredisi konuşuluyor da konuşuluyor. Hoca efendi “Sabredin ağalar” diyor.Hoca da kızgın, öfkeli... “Ulan deyyuslar, bin senedir dua ediyorsunuz, birkaç sene daha etseniz ne olacak sanki, sarılın Ömer efendinizin adaletine, tutun ucundan sakın bırakmayın" diyor.
Ahali namazını kılarken Hasan hala iş üstünde, vites değiştiriyor...
Namaz çıkışı herkes birbirine soruyor “Nereye gidiyorsun?”. “Kasabaya gidiyorum” diyor biri. Bir diğeri “oğlanın işi için askerlik şubesine” diyor. Başka biri “Sağlık ocağına”. Bir diğeri “Bizim eşeğe bakacağım, üşütmüş mü ne, akşam ateşi vardı” diyor. Sabah aydınlığında horozlar ötmekten bıkmış perişan halde. Eşekler kuyruğunu bekaret kemeri gibi sıkmış... İnekler koyunlar neşe içinde insanlarına bakıyor.
Hasan fiyakalı elbisesini çekmiş. Evin önünde esneyerek ellerini havaya kaldırarak geriliyor. "Ah Hasan, Allahın belası Hasan, hala yaptığının farkında değil misin." Bindiği gibi traktörüne, köy kahvesine çekiyor. Çaylarını karıştıran üç beş ihtiyar, kirli sakallarını karıştırırken ona çok fena bakıyor. Kahvecinin bile suratı asık. Soruyor: “Ferguson mu?”. “Yok ağam Uzel bu, Türkiş traktör, fazla traş yapmada bir çay yap ama traktörün renginde olsun” diyor.
Bir grup insanı gören adam şaşırıyor. Sabah sabah ne oldu yahu derken yanlarına gidiyor. Kasabanın traktör bayisi şaşkın bir halde yazıhanesini açıyor. Ayrı ayrı yola çıkan köylüler, ister istemez ilk noktada buluşmuş...Mazeretler sıralanıyor: “Geçiyorum bir uğrayayım dedim. Fiyatlar nasıl diye.” “Sağlık ocağına, askerlik şubesine nasıl olsa da sonra uğrarız” diyor bazıları. Galeri sahibi malını iyi tanıyor...Galerisi ikinci el traktör mezarlığına dönmesine rağmen çok mutlu. Onları zaten bedavaya almış. “Evet” diyor “Ağalar beyler, Hasanın aldığından mı alacaksınız?”. “Evet” diyorlar. “Onun aldığından aynısından alacağız.” Hırlamalar, homurdanmalar birbirine karışıyor... “Güzel” diyor. “İmzalayın şu senetleri, sepetleri, öğleden sonra da eski traktörlerinizi getirin, size yenisini vereyim, bir sene daha mutlu olun.”
Bir çoğu sevinçle gülerken, ağlamamak için kendisini zor tutuyor. Elini öpmek istiyorlar. Gençlere öptürüyor, yaşlıların yanağından makas alıyor. “Eh” diyor “Bu kadar ticaretten sonra birer çayı hak ettiniz, hergeleler...”. Karşı çıkıyorlar. “Olur mu ağam gereksiz masraf yapmayın yazık günah.” diyorlar.
Hasan mutlu, Hasan şaşkın. Yeni traktörüyle köyün yollarını, tarlalarını alt üst ediyor. Komşu köylere kadar gidiyor, geliyor. Nerede bu insanlar nereye gitti. Hasan korkuyor. Aklına gelen başına mı gelecek acaba... Evine dönüyor. Kapıya oturuyor, tesbihini sinirle, endişeyle çekiyor. Uzaktan bir toz bulutunu görüyor. Ayağa kalkıyor, gözlerine inanamıyor. Bu kadar da olur mu? Bir traktör konvoyu önünden geçiyor...Komşuları, hısım, akrabaları gülerek ona yanlamasına bakarken el sallıyor.... Olmaz böyle bir şey...Allah hepinizin belasını versin he mi...
Üstelik FERGUSON…
Telaşla evine dalıyor, bağırıyor, çağırıyor, haykırıyor...
“Lan karı çabuk eşyaları topla valize koy, yine rezil oldum , ben hemencik İstanbul’a gidiyorum ...Bunun hesabını sormaz mıyım ben uleeen…