Tanışma Vakti

Sigarasından bir nefes çekti. Dumanı dışarı verirken “vay be, koca çınarda devrildi” dedi. Bu sözler ağzından dökülürken ağzından-burnundan çıkan dumanlar birbirine karıştı. İç çekişinde haklıydı Kemal. Tam 28 gün önceydi, babasını trafik kazasında kaybetmişti. Annesi Zeliha Kadın ise uzun süredir tansiyon hastasıydı. Ailenin tüm sorumluluğunu almıştı. Babası gibi yolun sonuna kadar aileyi başarıyla yönetip, bir sonraki kuşağa nöbeti gönül rahatlığı ile devredebilecekmiydi. Kemal bunları düşünüyordu.

Kocasının ani ölümü Zeliha kadını çok sarsmıştı. Günde bir tane aldığı tansiyon haplarını sabah ve akşam olmak üzere ikiye çıkarmasına rağmen baş dönmeleri kesilmiyordu. Zeliha kadın, kendisine bir şey olacağını anlamıştı sanki. “Kemal’e bazı gerçekleri açıklamanın zamanı geldi” diye düşündü. Ve karar verdi. Düşündüğü açıklamayı bu gece yapacaktı.

O gün, her günkü gibi yine yer sofrasında akşam yemeğini yediler. Sofradan ilk önce kalkan Kemal’di ve sigarasını içmek için evin bahçesine çıktı. Verandaya oturarak bir sigara yaktı. Yemek sofrası henüz kaldırılmamıştı. Zeliha Kadın, hastalığına rağmen gücü yettiğince gelinine yardımı esirgemezdi. Sofra kaldırılırken bile. Ama bu kez alışılagelmişin dışında davrandı. Hiçbir şeye elini sürmeden sofradan kalktı ve Kemal’in arkasından dışarıya çıktı. Gelin, şöyle bir kendisini yokladı. “Acaba kaynanama bir kusur mu işledim” diye düşündü. Bir şey bulamadı. Rahatladı. “Öyle bir şey olsaydı daha önce hissettirirdi” dedi ve sofrayı kaldırmaya başladı.

Zeliha Kadın, Kemal’in yanına giderek oturdu. Oğlundan bir sigara istedi.

—Ana hayırdır. Sen sigaraya mı başladın.

—Yok, oğul canım darlandı. Bir tane tellendireyim istedim. Ben arada sırada içerdim ama ne rahmetli baban, nede sen bilirdiniz. İşte şimdi öğrendin.

—Bak sen, nasıl da çaktırmadın bu zamana kadar. Helal sana valla.

—De git ülen sende beni tiryaki yaptın. Arada sırada bir dedik. Sen bunu boş ver şimdi. Ben seninle çok önemli bir şey konuşacağım.

—Biliyorum. Babam öldü. Sorumluluklarım arttı. Her şeyin farkındayım anacığım sen merak etme.

Keşke onalar olsaydı, dedi yarım ağızla Zeliha kadın ve ağlamaya başladı. Evet, henüz acı tazeydi ama başka bir şey vardı. Hissetmişti Kemal. Elleriyle anasının gözlerini sildi. Saçlarını okşadı.

—Bak, meraklandırdın beni şimdi. Neymiş seni ağlatacak kadar önemli olan mesele. Yoksa gelinin bir hata mı yaptı.

—Dur hele oğul. Gelinimi falan karıştırma. Kafamı toplayayım. Bi müsaade et.

Sigarasından bir nefes daha çekti ve söndürdü. Başka zaman bu fırsatı bulamaya bilirdi. Kemal’den gizlenen gerçeği şimdi söylemeliydi.

—Bak oğlum. Senin başka kardeşin var mı?

—Yoook. Ne oldu da?

—Köyde dikkat ettiysen hiç kimsenin tek çocuğu yok. En az 2-3, çoğunun 5-6 çocuğu var.

“Benim bir kardeşim vardı da evlatlık mı verdiniz yoksa? dedi Kemal gülerek.

—Sözümü bir daha kesme. Çok ciddi bir şey söyleyeceğim diyorum sana. Sen ise hala işin dalgasındasın.

—Tamam anacağım. Sen benim kusuruma bakma. Can kulağı ile seni dinliyorum.

—Köyde sadece biz varız, tek çocuklu. Kemal, biz çok istedik yavrum. Ama Rabbim bize nasip etmedi. Sen benim öz oğlum değilsin Bizim çocuğumuz olmadı. Yavrum, şayet öz oğlum olsaydın seni ancak bu kadar severdim. Senin öz oğlumdan hiç farkın olmadı yanımızda.

Kemal, Zeliha Kadının“Sen benim öz oğlum değilsin” sözlerinden sonra ne söylediğini duymadı. Beyninde bir boran çıktı. Bozkırın ortasında kalan tek ağaç gibi hissetti kendini. Boran üstüne üstüne geliyordu. Gelirken ne var ne yok hepsini girdabına sürüklüyordu. Birden beline bir sancı girdi. Birkaç senedir bu sancı arada sırada yokluyordu Kemal’i. O, fazla aldırış etmemiş, kimseye de bu ağrıdan bahsetmemişti. Fakat bu kez babasını kaybettiğinde gelen sancıdan daha keskin, daha şiddetliydi. O sinsi sancıyla içine girdiği karabasansan kurtuldu. Elleri annesinin, daha doğrusu o güne kadar anne bildiği kadının ellerindeydi. Zeliha kadın, Kemal’in bu kadar etkileneceğini düşünmemişti. Evet, kolay değildi. Esmer bir çehreye sahip olan Kemal’in yüz rengi iyice kararmış ve bozarmıştı. Yüzü renkten renge girmişti adeta.

—Kemal! Oğlum, kendine gel. Ben yine senin annenim. Hayatımızda hiçbir şey değişmeyecek. Baban öldü. Bende hastayım zaten. Ben ölmeden bu gerçeği benden duymanı istedim. Sonra bir başkasından duysan daha mı iyi olurdu. Neden böyle yapıyorsun Yavrum. Haydi, toparlan biraz, kendine gel.

—Ana neden bugüne kadar benden gizlediniz. Offf belim. Neden bir şey söylemediniz. Benim gerçek annem ve babam kim. Anaaaaam. Offff. Bu ağrı yine başladı ya. Oyyyy…

—Ne oldu oğlum neyin var.

—Önemli değil, şimdi geçer. Sen anlat.

 —Öz baban bizde çobandı oğlum. Beş çocukları vardı. Öz annen sana hamile kalmıştı. Bir çoban maaşıyla geçim zordu. Birde sen gelecektin. Yük iyice artacaktı. Sen doğacağında kara kara düşünüyorlardı. Baban seni onlardan istedi. Onlar da kabul etti. Baban yüklü bir para verdi ve tek şartı vardı. “Biz sağ olduğumuz sürece burayı unutacaksınız” dedi. Allah var öz baban parayı almak istemedi ama rahmetli çok zorladı onu. Öz baban Yozgat Boğazlıyan’dandı ve oraya döndüler. Adı Abdurrahman Göynekçioğlu. Annenin adı da Gülsüm, evet Gülsüm’dü. 

—Ne Abdurrahman mı? Allahımmm. Ana belim kopuyor. Bir sancı giriyor, sanki bıçak gibi. Offf.  Ana ben ölüyorum galiba. Ben, beeen…. Beeee….

—Yavrum. Kemal’im. Gelin, Hatce! Kızım koş, Kemal’e bir şeyler oldu.

Komşularının yardımıyla Kemal’i derhal şehirdeki hastaneye götürdüler. Tetkikler yapıldı. Sabaha kadar röntgen ve tahliller için bir oraya bir buraya koşuşturdular. Bulgular ve sonuçlar toplandıkça doktorun yüz ifadesi değişiyordu.

“Kötü, çok kötü. İnşallah tahmin ettiğim şey değildir” dedi doktor. Zeliha Kadın:

—Ne kötüsü, ne oldu doktor. Oğlumun bugüne kadar hiçbir rahatsızlığı yoktu. Nedir kötü olan?

—Bakın, hastanın böbrekleri iflas etmiş gibi görünüyor, birazdan renkli bir film çekeceğiz. O zaman her şey ortaya çıkar. Bu rahatsızlıktan size daha önce hiç söz etmedi mi? Küçükken geçirmiş olduğu ağır bir enfeksiyon da böyle bir hastalığa sebep olabilir. Hastalık ilerlemişe benziyor.

  Hatice Gelin “sık sık belini ovalattırırdı bana, birde idrarının çok koyu renkli olduğunu fark etmiştim. Ama bilemedim bir hastalık olduğunu” diyerek bildiklerini anlattı. Renkli film çekilmiş sonuç ortaya çıkmıştı. Kemal’in böbrekleri iş görmez olmuştu. Böbrek bulunmazsa diyalizle yaşayacaktı. Bu yaşarken ölüm gibi bir şeydi. Mutlaka bir böbrek bulunmalıydı. Zeliha kadın bu haberi alır almaz yere yığıldı. Gelin bağırıyordu “anam tansiyon hastasıdır. İlaçları çantasındaydı onlar da evde kaldı. Yüksek tansiyon.” Kemal, bu gelişmelerden habersiz ve mecalsiz bir şekilde hasta yatağında yatıyordu.

Zeliha kadını hemen acile kaldırdılar. Oradan ameliyathaneye. Beyin kanaması geçiriyordu. Yüksek tansiyon, kocasının ölümü ve Kemal’in hastalığı koca kadını yıkmaya yetmişti. Beyin kanaması öyle şiddetli ve öyle bir noktadaydı ki; müdahale bile edemediler. Zeliha kadın öğleye ulaşmadan ruhunu teslim etmişti.

Köyde herkesin sevip saydığı ailenin başında bir aydır karabulutlar dolaşıyordu. Haberi duyan köylüler şehre akın ettiler. Devamlı serum verilen Kemal’e bir şey sezdirilmeden cenaze köye götürüldü, defin işlemleri yapıldı. Bir gün sonra komşuları, “ Zeliha Kadın’ın bu hastalığa çok üzüldüğünü, zaten kendisinin de hasta olduğunu, hastane ortamında iyice hastalanacağını, bu yüzden Zeliha Kadın’ı tüm itirazlarına rağmen köye gönderdiklerini, bu durumun hem Zeliha Kadın için, hem Hatice Gelin için ve kendisi için daha iyi olacağını” söylediler Kemal’e. Bu şekilde ikna etmeyi düşünmüşlerdi. Ve başarılı da oldular. Kemal, ikna olmuştu. Düşündükleri çok mantıklıydı. Komşularına hak verdi ve teşekkür etti: İyi ki varsınız, dedi.

Devamı Yarın.

( Tanışma Vakti -1 başlıklı yazı HasanYAYLACI tarafından 14.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu