Kasırgalar savurur; buz kestirir kar bizi
Gece gündüz kavurur sıcağında nâr bizi
Çanakkale’de zaman açılır sonsuzluğa
Çağırır gül yüzüyle agûşuna yâr bizi
Sabır ateşten gömlek, dua semaya kapı
Bülbülün nağmesinde yakar ahûzar bizi
Gözlerim kapanmadan ruhum dalar uykuya
Elinde kırmızı gül, çağırır mezar bizi
Fazilet yarışında önde gider yiğitler
Zekeriya misali bölse de hızar bizi
Gayya çukurlarından beslenirse kem gözler
Sirkeyle bal misali öylece bozar bizi
Kalbin orta yerine siner kirli bakışlar
Kendimize getirir ilâhî nazar bizi
Gök yarılsa ikiye, gün batsa da şafakta
Çağların göbeğine tarihler yazar bizi
Gök kubbenin altında dolaşırken avare
Hicran ateşlerine atar intizar bizi
Hafakanlar basmadan yetiş rahmet meleği
Ölüme çeyrek kala çepeçevre sar bizi
Efkâr basar sinsice hüzün coğrafyamıza
Sevgilinin hayali eder bahtiyar bizi
Gelibolu’da yağmur fırtınaya dönüşür
Sular kaynar derinden, ateşi yakar bizi
Ürperir maveradan koparıldıkça ruhlar
Maziden arda kalan sermaye bakar bizi
Ölü toprağı serper, gaflet kurşundan ağır
Bir kez uyumaya gör yılanlar sokar bizi
Doğar Anafartalar alacakaranlığa
Aynadaki akisler Hakk’a muştular bizi
Zaman alevden bir gül, safın önünde kısrak
Düşmanı haklarım ben dostlardan kurtar bizi
Kirli çizmeleriyle girer de haremime
Hallac-ı Mansur gibi beyhude soyar bizi
Kapımın kilidini çalan dünkü devşirme
Düşünmez, bir kalemde kızıla boyar bizi
Ay ışığı düşerken kapkaranlık geceye
Uyanışın öncüsü, muzaffer sayar bizi
Diner Çanakkale’de esen acı karayel
Suya düşer cemreler ısıtır bahar bizi
M.NİHAT MALKOÇ