Kıtalar tanımlanmamıştı
Hangi enlemde olduğu belli olmayan
Kutup Yıldızı telaşıydı şiirlerim
Atlas Okyanusu’nun hüznüne tanık değilken kâşifler
Atlaslarda bu aşka isim bulunamamışken…
Asrın en büyük sevgisine ispatımdı
Her gece yönsüz rüzgârlarla sana gelişim
Keşiflere malzeme oldu sevilerim
Yargısı günah ve yasakken
Varlığını ispatlayamadığım bir aşkın
Galileo tutsaklığıydı kederim
Everest zirvelerinden Ararat’a kayan…
Delindi gözlerim şimşek yangınlarında
Boğazın rahmine yağan her damla
Kuzey Kutbu’na sürükledi ruhumu
Kim tanır vadilerde kalan mabedimi
Irmaklar bedenimden akar sonsuza
Dünyanın en tuzlu mavileri olarak
Yazılırken adım coğrafya kitaplarında…
Aras mı Nil mi?
Yazgımızı söyle Tuna boylarından mı aldılar ilhamını yoksa
Nasıl da gönüllü bak
Seyhan dudaklarımda köpürmeye ihtirasla…
Suskun bir medeniyet kaldı geride
Kavuşmaz bentlerle ayrıldı yüreğimiz
Tıpkı Cebelitarık gibi…
Bir tusunami çığlığı olup
İpek yolunu aştım
Gümüş maden yataklarında aradım seni
Anakaradan çok uzaktaydım
Yürek burkan aşkımı keşfederken seyyahlar
Yeniden yazdı Kitap-ı Bahriyeyi Piri Reis
Haritada yokken sensizliği kabul edecek ummanlar
Hayalin damlıyor coğrafyama
Dizelerde saklı onca duyguyu deşifre ederken yabancı bakışlar
Seni ezberliyorum uykumda
İki el yalnızlık sesiyle ürperirken bütün cinler
Harflere kokun siniyor hedefte üç tane kurşun iziyle…