Bu ihanetin bir parçasıydım artık.
Hayatın kırık bir parçası olan yüreğimse,
İhaneti tamamlıyordu sanki.
Söylemiştim ya sana;
“Hayatım tüm acıları ve kötülükleri bile kapsar” diye…
Bilerek atladığımız bir girdaptı aşk.
Şaşkın birer ceset olana kadar
Savruldu duygularımız.
Acıyla ve kötülükle beslenen,
Her güzelliğin sonu gibiydik artık.
Artık sen benim içimde,
Ben senin içinde,
Ayrı kıyılara vurmalıydık.
Ciğerlerimize soğuk ve ince kumlu su,
Beynimizde ölmüş duygularımız kalmalıydı.
Başkalarını sevmeliydik,
Birbirimizden aldığımız güçle.
Çünkü seni artık düşünemiyorum.
Çünkü bu ihanetin gönüllü parçası olan ben,
Çoktan kaybettim yüreğimi.
Neydi peki bu hüzün hala?
Neydi kimsesizliği kollarımın?
Öylece uzandım kumlara senin geçtiğin.
İçime, ta yüreğime soktum onları kucaklayarak.
Artık tüm dünyayı,
Ayaklarının altında çiğneyişini hissedeceğim.
Artık tüm ihanetini bu dünyaya,
Dünyayla birlikte ağlayacağım sanki.
O yasaklığına sarılışım,
Beni nasıl bu ihanetin parçası yaptıysa,
Ancak sensizlik kurtaracaktı beni ihanetten.
Bunu bilmeyen yoktu.
Sevişirken bedenimize tanık olan
Tek bir yeryüzü parçası,
Gözünü kapayamazdı bu ihanete.
Her kahkaha,
Acıları ağlatmıştı.
Ve kumlara dökülmüştü yüreğim parça parça.
Nerede kaybettiğimi bilmiyorum.
Hangi sahilde savruluyor kim bilir yüreğim?
Ama nerede bulacağımı biliyorum yaşamı.
Yaşam senden uzakta olmalı…
Başka yerde…