Yazamıyorum… Kalemim ağrıyor… Hem ne yazayım ki harfler böylesine boşlukta gezinirken…
Anlat diyorsun…
Anlatamam… Sözcükler böylesine eğreti dururken dudaklarda, frekanslar bu kadar zıtken düşüncelerde, aynı tesellinin yaltakçısı olamam bitmek bilmeyen ümitlerde…
Ama yine de bir haber istiyorsan bu günlerden donuk alfabemdeki ölü kelimeleri oku…
Ama yine de kurşun bakışlarla seyrüsefer edip aramaya gönüllüysen kovanını; değdir semaya kirpiklerini, gözlerinden süzülen sevinç tesellilerini ikna ederiz belki umudunu kaybetmiş yarınların yüreğine kırıntı dolu bir ışık olması için…
Patenti kuşlara ait yas melodileri dökülüyor dudaklarımdan…
Tam da serçelerin cenaze töreni düzenlediği mevsimde ağaçlardan damlayan cesetlerin ağıtlarına karışıyor hüznümün kambur melodisi…
Günlerden cumartesi…
Dün mektup aldım hevesle gelmesini beklediğin Bayram’dan…
Yarın erken saatlerde buradaymış…
Gerisini anlatamayacağım sakın ısrar etme…
Aksak ve yaralı heceler sıralamış tüm mektup boyunca… Dilim varmıyor yüreğine tuz ekmeye…
Onca yıkıntının ortasında, onca bölünüp hiç edilen can hücrelerinin içinde neyi verecek Bayram bize…
Sahrada filizlenen çiçeklerin hikmetini sorma bana onca şehidin gözyaşları sulamışken toprağı çölde çiçekler bile inatla dipdiri…
İlk kez ağladığını fark ediyorum Bayram’ın… Mürekkepler dağılmış damlayan yaşlarından…
Bir koza gibi sarmış etrafını hüzünler… Derme çatma beklentiler iliştirmiş satır aralarına…
Harfler dillenip bağırmaya başlamış yüklü anlamlara feda edilen kifayetini kaybetmiş yüklemlere hiddetle kusmuş hepsi:
-Hani kimse ölmeyecekti...!
-Hani kimse solmayacaktı...!
-Hani düzen düzmeceyken masumlar böyle düzülmeyecekti…!
Çaresizliğin solak ellerinden akan keskin haykırışlar kaplıyor insanlığın ayakta kalan yerlerini…
Her yerde kanlı gözlerden akan çamurlu yağmurlar tıkamışken şehrin şebekelerini yine de umuda inanç bitmiyor… Depremde kurtarılacak ilk şeydi değil mi hayatın iyi tarafına olan inanç?
Kör kütük elemlerle sancılanırken yürekler, körpecik kalplerde insanlık için / yaşam için / mücadele için / sevgi için / birlik için / şeref için atmaya endekslenmiş can damarları nasılda kesiliverdi bir anda…
Kuşkusuz haberdardı her şeyden Bayram… Titremiş yazarken bana tüm bunları… Harfler bazı yerlerde yamulmuş, kelimeler eğrilmiş… Ama ben anlıyorum okurken…
Kim anlamaz ki sevdiğinin ruh halini…
Söylemiştim sana üzüleceğini…
Bu kadar ısrarın sonu elbette ki hüzzam olur… Hüsranlı bir dalgınlıkla eğdin başını şimdi…
Sustun da… Söyleyecek bir şeyin yok mu?
Acılarla dolmuş içi Bayram'ın… Değiştiremeyiz dünleri… Ama yarınları şekillendirebiliriz…
Neden muhteşem boynunu bakanların kıskandığı bir aslan yelesi gibi eğiyorsun…?
Aynadan sesler geliyor sen inadına içine hapsettiğin senle göz göze gelirken…
"Bize ne oldu?" diye haykırdıkça sesinden dökülüyor nameler.
Bize bir şey olmadı ki, kim uydurdu bu yalanı…
Dayanabileceğiz tamam mı?
Yıkıntıların ortasından kalkıp kendimize yeni hayatlar yeni tebessümler kurup ekeceğiz…
Yarın geliyor Bayram…
Koş yüzünü yıka…
Şişmesin gözlerin…
Anlamasın ağladığını…
Görmesin seni böyle…
//Sevgi Özlem Özcü //
" gizLi ÖzNe "