Sokak çalgıcılarının bohem provalarında ıslandı nağmelerim
Kaldırımlar boyunca uzadı sonsuza
Buharlaştı şimşek bakışlarda vals damlaları
Gözlerin ayrılığa iki boğumluk anekdot düşmüşken
Sahneden yüreğime aktı melodiler…
Yalnızlığımın siyanür kokulu sıfatlarından
Saydam görüntümün ardına gizlenir tüm yaşanmışlıklar
Yitiririm sonunda avucumda sakladığım ahvalini
En son görüntün silinene dek
Uzarım ufuk çizgisinin ardına…
Kaçıyorum kaçırdığın aklımın peşine
Şimdi gidiyorum
Okunaksız masalların
Silik dev cüsselerinin içine
Ardımda soylu ümitlerim kalsın
Dillere yama olurken sevdanın hüzünlü hikâyesi
Okursun evliya duası gibi uzlette…
Kendimin kıvrımlarında tanıdık bir tebessümün
Gamzelerine uzandım boylu boyunca
İzafi bir mezar taşına
Kimsesiz dörtlük olurum diye
Yürüdüm şehrin tüm sokaklarından
Kâhinlerin kehanetleri yağmalarken kaybetmişliğimi
Geleceğini okudum
Gaipten yanılgılarımla
Hala gelmedi kuyuya atılmış yüreğinden bir ses…
Kaç veda ertesi birikti
Sor Firdevsi’ye
Şahname’nin içinde birikmişken eyvahım
Bennu’nun gagasıyla oyuldu gözlerim
Hiçbir lisanda tanınmıyor cemalim
Sultanların makamında içli bir aşk hikâyesiyken
Şimdi söyle
Simurg ben miyim;
Yoksa kayıp mı oldum bu yolculukta…?
“ gizLi ÖzNe “
NOT:
Vücudunu kaplayan şık ve gösterişli kostümüyle
Seni içine çeken karanfil kokulu kitabın
Sayfalarında bırakıyorum bizi
Okuduğunda anlayamamanın hıncıyla
At beni duvarlarında gözyaşım damlayan mermerlere
Okunaksız cümlelerim nasılsa bırakmayacak peşini…