Bir barday çay, iki de şekerli,
Erir ya içinde, karıştırıp dinleyince sesini,
Her vuruşta cama, unuturken herşeyi.
Bu kaçıncı yudumlayıştı dudaklarının ucunda,
Kaçıncı sarılışındı ince belli bardağa...
Avuçlarının içinde tutup, ısıtırken içini,
Kaç defa dalışındı uzaklara...
Kaçıncı yolculuktu acaba...
İstemeden geri döndüğün, kaç sabahtı,
Belki bir kır kahvesinde, belki de bir balkon,
Ya da eski bir ahşap oturak deniz kıyısında,
Kalabalığın ortasında...
Tanıdık sesler kulağında;
Hadi git artık ya da gel...
Sadece bir simit ve çay,
Acıtan kokusuyla...