Dershaneler Üzerinden Bir Tarz-ı Siyaset


 Son zamanlarda siyasetçilerimiz için sınavlar öncesinde moda oldu “dershaneleri kaldıracağız” söylemi. Bu ifadelerden siyasi bir çıkar mı bekliyorlar, oylarını artıracaklarını mı umuyorlar bilemiyorum. Siyasilerimizin yüksek müsaadeleriyle dershaneler konusunda –göremedikleri- bazı gerçekleri ifade etmeye çalışacağım.


Öncelikle şunu sorgulayalım. Türkiye’de dershaneler neden var? Sınav sistemi olduğu için mi? “Evet!” seslerini duyar gibiyim; ama yanılıyorsunuz, dershaneler sınav sistemi olduğu için mevcut değiller. Dershaneler, devletin okullarında yeterli eğitim olmadığı için vardır.


 Hangi sınav sistemi olursa olsun, devletin okulunda bu sınav sistemine uyumlu eğitim yapılmıyorsa, müfredatla sınav sistemi uyuşmuyorsa, öğretmen sınavlara göre kendini geliştirip öğrenciyi yetiştirmiyorsa bu ihtiyacı karşılayacak başka birimler ve kişiler ortaya çıkacaktır.


 Sınavlar öncesi dershaneler konusunu gündeme getirip sistemin tek suçlusunun, günah keçisinin, dershaneler olduğu imajı vermek yanlışlıklar için adres saptırmaktan başka bir şey olmasa gerek. Dolayısıyla sayın başbakanımızın yaptığı son açıklamayı oldukça talihsiz buluyorum. İyi düşünülmeden, araştırılmadan, hesaplanmadan yapılan bir açıklama olduğu kanaatindeyim.


 Şimdi gelelim dershaneler hakkında yöneticilerimizin bilmedikleri bazı gerçeklere:

 

Yıllarını özel öğretim kurumlarında çalışmakla geçirmiş bir öğretmen olarak şunu öneriyorum ilk olarak yetkililerimize: Bakınız, dershanelerde öğretmen kürsüsü vardır ama öğretmen sandalyesi yoktur. Dershane öğretmeni sınıfta oturmaz. Yapılması gereken ilk şey tüm okullardaki öğretmen sandalyesini kaldırmak olmalıdır. Derste oturmayan, sürekli aktif olmak zorunda kalan okul öğretmeni öğrenciye daha çok şey kazandıracaktır.


 Oğlum, ilköğretim birinci kademeyi 48 - 54 kişi arasında değişen sınıfında tamamladı. İkinci kademede sınıfı 38 kişiydi. Kaldı ki bu okul yaşadağım şehrin en seçkin okullarından biriydi. Bu mevcuttaki bir sınıfa hangi öğretmen ne kadar faydalı olacaktır? Oğlum üçüncü sınıftayken okuluna gidip sınıfının olduğu koridora girdiğimde öğrencilerin sesleri öğretmenin sesini bastırıyor, bir öğretmenin “Susuuuuun!” sesi öğrencilerin gürültüsü yanında cılız kalıyordu. Böyle bir kurumda eğitim almış öğrenci açığını kapatmak için dershaneye gitme ihtiyacı duyacaktır.


Hep merak etmişimdir; neden ilköğretimden, hatta ana sınıfından itibaren başlayıp üniversite sonuna kadar devam eden eğitim sürecinde çocuklarımız İngilizceyi öğrenemez de bir yıllık özel yabancı dil dershanesi kursuyla öğrenirler?


 Türk dili ve edebiyatı öğretmeniyim; devletimizin okulunda eğitim almış ve 12. sınıfa gelmiş öğrenci çoğul ekini bilmiyorsa, isim tamlamasını benden öğreniyorsa, yapım eki çekim eki farkını ayırt edemiyorsa, birleşik cümleyle birleşik sözcüğü nasıl ayıracağını bana soruyorsa, isim ve fiil kökünü nasıl bulacağını hala öğrenememişse bu ülkede dershaneler olmak zorundadır!


 Gelelim işin ekonomik boyutuna:


 Bugün ülkemizde dört binin üzerinde dershane var. Bu dershanelerde görev yapan 150 bin civarında öğretmen ve personel mevcuttur. Dershaneler,  yüz elli bin insana devletten tek kuruş almadan istihdam sağlamaktadır. Dershaneleri kapatmayı düşünen yetkililerimiz bu insanları nerede istihdam edeceğini de planlamış mıdır?

 

Anadolu’da orta halli bir dershane olan kurumum, devlete yıllık 350 bin TL civarında KDV, stopaj, gelir vergisi, SSK ve Bağkur pirimi ödemektedir. Bunu ülkemizdeki mevcut dershanelerle çarptığınızda karşınıza müthiş bir rakam çıkar. Devlete bu kadar büyük girdi sağlayan dershaneleri, üstelik devletin tek kuruş desteği olmayan dershaneleri kapatmayı düşünmek pek mantıklı olmasa gerektir.


 Dershanelerin devlete katkısı yalnız bununla da sınırlı değildir. Dershanelerin kullandıkları kitap, dergi, deneme sınavı, yaprak testler ve bunların nakliyesi, kullanılan eğitim araçları, elektronik aygıtlar, reklam giderleri vs. ayrıca KDV oluşturmakta, bu alış verişle  piyasada paranın dönmesini sağlamakta, ekonomiye ciddi manada katkı oluşturmaktadır. Bir dershanenin bu işlemler için ayırdığı rakam 200 bin TL civarıdır.


 Siyasilerimiz ve onların danıştıkları kişiler, çocuklarını birkaç büyük şehirdeki astronomik rakamlı sosyete dershanelerine gönderdikleri için tüm dershaneleri öğrenci başına yıllık 15-20 bin TL ücretle çalışan kurumlar olarak değerlendiriyorlar. Ülkemizdeki dört bin küsur dershaneden bu rakamlara kayıt yapan 30 bilemedin 40’ı geçmez. Diğer dershaneler üniversite hazırlık kursunda 2.500 TL'ye kayıt yapabiliyorsa bunu başarı kabul etmektedir. Yukarıda sadece iki kalem gider belirterek dershanelerin harcamalarına işaret etmeye çalıştım. Asıl yekun tutan öğretmen ve personel maaşlarını belirtmedim. Dershaneler sanıldığı gibi çuvalla para kazanan kurumlar değildir. Bugün Anadolu’daki birçok dershane gelir gider dengesini sağlamayı başarabilmiş, sezonu borçsuz kapatabilmişse bunu kâr saymaktadır.


 Dershaneler, okullar gibi zorunlu eğitim kurumları değildir. Öğrenci dershaneye kendi isteğiyle gider ve hiçbir öğrenci zorla dershaneye kayıt oldurulmaz. Şunu sormalı yetkililerimiz kendilerine: Neden ücretsiz eğitim verilen okullara öğrenci isteyerek gelmez de paralı eğitim verilen ve gidilmesi zorunlu olmayan dershaneler gider?

 

Daha söyleyecek çok şey var ama yetkililerimiz sadece bunların hesabını yaparsa ülkem için yeterlidir.

 

( Dershaneler Üzerinden Bir Tarz-ı Siyaset başlıklı yazı M. Kuvancı tarafından 26.03.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu