Yokluk varlığın çizgisinde mi yürür, yoksa varlık yokluğun gölgesi midir?

 Anlamsız can sıkıntılarıma bir yenisi daha eklenmişti. Zamansız esen rüzgar nasıl ki, perdeleri savurur, aynen öyle de  bu hal zaman zaman ruhuma  çöküyor, gözlerimi karartıyordu. Her şey anlamını yitiriyor, zaman uzaklaştıkça, aynalar yaklaşıyordu. Ve benim eğilen başım, boşluk denilen girdapta kaybolmanın isteğiyle doluyordu.

Oysa beni bu boşluğa düşürecek hiç bir şeyim noksan değildi. Dünyalar güzeli bir karım, ve birbirinden güzel,kıymetine paha biçilmeyecek ikiz çocuklarım... İşim, evim desem her şey ama her şeyim vardı. O halde neydi beni içten içe huzursuz eden şey? Karıma söylesem işin stresi diyor, -üzerime titriyor- kendini çok yoruyorsun deyip, biraz dinlenmemi söylüyordu. Hatta on beş gün bir yerlere gidip kafamı dinlersem tüm bunlardan uzaklaşacağımı söylüyordu. Bir noktada haklıydı. Durmak bilmeyen bir tempoyla çalışıyor, -bu tempo içerisinde ailemi ihmal etmemeye çalışıyordum- her şeyin yolunda gitmesi için çaba sarf ediyordum. Patronlarım bir noktadan sonra gözümün içine bakar olmuşlardı. Bu kadar gayretin neticesinde bu işyeri ciddi bir noktaya gelmişti. Ama tüm bu başarı, taltif ve teşekkürler ruhumdaki boşluğu gidermeye yetmiyor, ansızın çöreklenen o sıkıntı beni boğar gibi oluyordu. 

Tüm bu sıkıntılardan kurtulmanın bir yolu olmalıydı. Böyle daraldığım zamanlarda yaptığım gibi, biraz nefes almak için, ceketimi alıp işyerinden ayrıldım. Saat on ikiye gelmek üzereydi. Arabamla izmitte büyük bir avm merkezinin ayağından dolanan köprüden geçerek kendimi sahil yoluna attım. Biraz deniz havası her zaman iyi gelirdi. Yol boyunca dizilmiş balık restaurantları, kol kola geçen sevgililer ve çimenlerin üzerinde oynaşan yavru köpekler, büyük bir resmin bir parçasıydı adeta. Arabamı uygun bir yere park ettikten sonra, yürüyerek marina sahiline giriş yaptım. Bir kaç velet sıcağa aldırmadan misinalarını denize salmışlar, bir kaç istivrat yakalamanın hayallerine dalmışlardı. Gözleri misinaya vuracak bir darbenin hareketine odaklanmıştı. Hiç biri farkıma varmamıştı. Küçücük ama mutlu dünyaları, benimle kıyaslanmayacak kadar umut doluydu.

Adımlarım beni iskelenin sonuna kadar götürdü. Gözlerim denizin çarşaf gibi yüzünde gözüken sakinliğe takılmıştı. Mutlu ve sakin bir dev, gökyüzünde uçan martılardan eşsiz bir melodi dinliyordu.  Benimse iç sesim huzuru arayan bir ay ışığıydı...

- Abi boyayalım mı?

Bir anda kendi iç dünyamdan sıyrılıp sesin geldiği yöne döndüm. Tahminen on  on bir yaşlarında bir erkek çocuğu omuzuna yüklediği boya sandığı ve ışıldayan gözleriyle yüreğime dokunuyordu sanki. Bir an durakladım. Ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Bu yaşlardaki çocukların yeri okul olmalı diye düşünüyordum. Bu sebeple küçük yaşta çalışan çocuklara pek para verip onları teşvik etmezdim. Ama şimdi iç sesim, denizin mavi yansımasında,derin mavi gözleriyle gözlerime bakan bu çocukla konuşmak arzusunu dile getiriyordu. İndir sandığını sırtından dedim. Ürkerek dediğimi yaptı. Gel otur yanıma, biraz konuşalım. Şaşkın bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Bu adam benle ne konuşacak dercesine.

Yavaş adımlarla yanıma sokuldu. İskelenin kenarına oturup benim gibi ayaklarını suya sarkıttı .
- Adın ne senin, diye sordum.  
- Deniz, dedi.
- Çok güzel bir ismin var dememe kalmadı, ben ismimi pek sevmem dedi.
- Neden Deniz, dedim?
Sustu, yüzünü öte tarafa çevirdi. Söylemek istemiyordu. Özgürlüğü ve sonsuzluğu simgeleyen bu isimden neden hoşlanmıyordu acaba? Peki öyleyse Deniz dedim, kaç yaşındasın?
- Dokuz yaşındayım.
- Ne güzel . Okula gidiyor musun?
Başını yukarı kaldırdı. Ama okumayı biliyorum dedi, gözleri parlayarak. Amcam öğretmişti.

Bir anda oturduğu yerden kalktı. Sen boyatacak mısın ayakakabılarını diye birazda kızgın bir ses tonuyla sordu.  
- Elbette Deniz dedim.
- Hadi o zaman.
- Peki, dedim.
Ayakkabı sandığının üzerine ayağımı koydum. Fırçasıyla ayakkabının tozunu aldıktan sonra, siyah boyayı ustaca hareketlerle ayakkabıya sürmeye başladı.
-Deniz, dedim. Boyadan sonra benle biraz daha konuşur musun?
-Garip bir ifadeyle yüzüme baktı. Bu adam benle ne konuşacakmış der gibi. Olur, dedi.

İşini bitirdi. Güle güle giy dedi. Toza, çamura girme diye ekledi gülerek. Olur dedim. Hakettiğinin üstünde bir parayı verdim. Bu çocukta beni çeken bir şey vardı. Burda geçen on beş yirmi dakikada sıkıntımın hafiflediğini hissediyorum.

Denizle bir saate yakın oturduk. Evİ İzmit’in tepelerindeymiş. Babaannesi ile kalıyormuş. Babası iş kazasında ölmüş, annesi ise başka bir adamla evlenip İzmit’ten ayrılmış. Ara sıra ziyaretine geliyormuş. Özlüyorum onu diyordu. Ama geldiğinde de bir kaç saat durup hemen gidiyormuş. Size kim bakıyor diye sorduğumda, gülümsedi , cevap vermedi. Gözleri boya sandığındaydı. Kaba harflerle yazılı bir kaç harf dikkatimi çekti. Kral yazıyordu. Anlamıştım.

Ayrılma zamanı gelmişti. Seni görmek isterim dedim. Olur abi dedi. Boya sandığını yükledi. Gitmek üzereydi. Bir anda geriye döndü. Bir şey sorabilir miyim, dedi?
- Elbette, dedim.
- Hansel ile Grateli biliyor musun?
- Evet biliyorum, neden sordun?
- Geçen gün bende okudum. Çok güzeldi. Hani Hansel cebindeki ekmek kırıntılarını yollara atıyor ya, kuşlar yiyor. Bazen bende yollarda ekmek görüyorum, en çok ta çöplerin kenarlarında. Acaba onları da evlerinin yolunu bulmak isteyen çocuklar mı bırakıyor?

Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Gözlerim dolu dolu olmuştu. Kalkıp Deniz’e sarıldım. Gözyaşlarım daha fazla dayanamıyordu.
- Ben o ekmekleri almıyorum, çok aç kalmadıkça. Çocuklar evlerinin yolunu bulsunlar dimi, diye soruyordu.
- Elbette Deniz elbette dedim.

Hadi bana eyvallah dedi ve uzaklaşmaya başladı. Yüreğimdeki  sıkıntı yerini, bu büyük yüreğin aydınlığına bırakmıştı. 

( Masallar Ve Gerçekler 2 başlıklı yazı Süvari İzci tarafından 26.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu