“Somalili Kara Gözlü Meleğime”
                    
“Ağlama güzel çocuk, ağlama güzel melek!”
Bakma, öyle yanarak ve içimi delerek…
Karanlığın tablosu çarpınca yüreğime
Açlığın yangınını gözünde buldum demek…
 
O kapkara gözlerin öyle derin baktı ki
Acizliğimi gördüm, çaresiz kaldım o ân.
Döküldü gözlerimden utanç içinde yaşlar.
İnsanlığa açların susmasıdır telaşlar.
 
Bir insanlık dramı tam da burada başlar…
 
Seni seyre dalınca zehir oldu şu lokmam
Seni tanıyamayan yüreklere hiç bakmam!
 
“Ağlama güzel çocuk.”
“Ağlama güzel melek!”
 
Neden böyle dedim ki,
Niye aktı bu sözler?
Bir damla yaş dökmez ki
Simsiyah bakan gözler…
 
Asıl ağlayan benim, semiren hayatıma.
İnsan kalan ağlasın, şu zavallı bahtıma.
Gerçek aç olan onlar, yürek yok ki onlarda
Tok açtan anlar mı ki kararmış sofralarda…
 
“Bir damlacık su için
Ölüm yolculuğuna çıkıyorsa Somali…
Yalnızca yürekliler
Yalın ayak geçiyorsa
O kavrulan çölleri,
Bir uyanık yavrunun
Tüm açlığına inat,
Beyazlara uzanıp asaletle büyüyorsa
Gözleri…
Bir kadersiz babanın
Evladını gömüyorsa elleri…
Ta uzaklara bakan
Kara bahtlı annenin
Tutulmuşsa nefesi…
Çaresiz yürüyüşün varsa
Kalp fakiri milyonca
Seyircisi…”
 
Asıl ağlayan benim, semiren hayatıma
Tüm insanlık, ne acı,
Mahkum mu açlığına?
 
“Ağla be güzel çocuk!”
“Ağla be kara melek!”
 
Ağla, kararmış yüreklerin sevgiye açlığına
Ağla, paslanmış vicdanların şaşkın âmâlığına
Ağla, sofrasına yapışmış o yalan varlığına
Ağla, insanı görmeyen yüreğin karasına!
 
Ağla be güzel çocuk!
Ağla kara bahtıma…
Ağla gözü doymamış, kayıtsız insanlığa…
Ağla ki,
Lokmalarım dizilsin boğazıma.
Ağla ki,
Biz yanalım tükenmiş insanlara!
 
Ağla be güzel çocuk!
Ağla be kara melek!
Ağla ki,
Tam ortasından yarılsın
Şu kömür olmuş yürek!
 
İşte, kalktım sofradan, geliyorum yanına.
Uzat o ellerini…
Uzat! Senin olsun ekmeğim.
Niye sorar gözlerle, hâlâ bakarsın bana
Ekmeğimi bir al da, insanlıktan gitmeyim!
O kapkara gözlerin yüreğime değdikçe
Senin  her bir bakışın,
Tuz basıyor yarama…
 
Ellerini tutunca gördüm bütün gerçeği:
“Bir avuç buğday için baş eğmemişsen eğer…”
“Bir lokma ekmek için yaş dökmemişsen eğer…”
Doğru! Sakın ağlama!..
 
Ben ömrümü vereyim; o, yakan duruşuna…
Bir gün şu insanlığa ders vermeyi dilersen
Hüngür hüngür ağlarsın; aç olan vicdanlara…
Çünkü, inan sen değil, bütün insanlık kara!
 
Ben bize ağlayayım; sakın sen hiç ağlama!
Ağlama güzel çocuk, ağlama güzel melek!
Tüm insanlık ağlasın,
Sakın sen hiç ağlama!
 
Uzat o gözlerini;
Tuz diye öpmem gerek!
Aç olan yürekleri, sana susatmam gerek!
Uzat o ellerini,
İnsanlık ayıbını çöllere sürmem gerek!


Ağlama, kara melek! 
 
 
YEGAH ELİF   AĞUSTOS 2011-ANKARA
( Açlık başlıklı yazı Rana İslam D tarafından 8.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu