Çok özledim,
" İnan ki art niyetsizdim, yalnızca sesini öpmek istedim... "
Çağ yangınında tutuşan eteklerin sesiydi
rüzgâr diye akıllarda esen
dolu vurmuş mahsul gibi
hasatı kayıp aşk hikayeleri yazıyordu annem
gizli bahçede
kırıldıkca ağaçlar ölgün dileklerinden
küskün açmış çiçekler bugün
açmış mı açmamış mı belirsiz desem
kokusunu saldığı senli öteden
firkâtı içtiğim elem dağına
firariyim ezelden
beni almadan gidişine yanıyorum
yüreğimi aralayıp girdiğinde içeri
sesimi zaptettiğinde sesine hani
deli gibi
dumrul gibi
kuğu gibi...
ellerinden tutmalıyım belki bu ayrılığın
sırtımdan vuran tek gerçeğin
vuslatın yitik renginde
ve lirik tadında gülmeliyim belki aşkın...
kaybolmuşluğuna bakma varlığımın
ben sensiz de aşarım bu dağları
susuzdur bağım ama korkma
toprağımı gözyaşlarımla sularım
ben ki
bir derin sesin esiri
ben ki gözlerinde yaralı kalbimle konakladığım leylaki
ben ki
biz olmadan
bizli hayallerin peşinde avare meçhule yürüyen
aklına ölüm kaçmış taze bir öksüz kuytularda
anasından emdiği süt gözlerinden gelen
bölünen kendini unutturmayan hatıralarla
sensizlik sonrası nefes nefes hayattan eksilen
uykusuzluğunda kendi beşiğini esef ile sallayan
ninni diye keder besteleyen kaderine...
bilsen
bilsen
annesizim
sensiz ve sessizim avazım çıktığınca
kelâm’sızım ahvâlime
yâr’sızım yine şarkılarımda
ve kanadı kırık bir kumru
gözlerime yuva yapan yağmurun her damlasında...
ellerim
ellerim yine sessizliğe bulaştı
sensizliğimi tamamladı işte susuşun
uzak bir kentte canıma ziyandı oluşun
yüreğimi burktun tümcelerim kanadı
ben de s u s t u m ...