Masalların sonunda gökten üç elma düşer hani. Kimlere pay edilir, neden edilir, bilmem. Ama en azından şunu biliyorum; sonuçta güzel bir sona eşlik eden bir doğa olayıdır bu. Güzel genç kız ve sevdiği erkek tüm engelleri aşmış, biraraya gelmişlerdir. O elmalar da bu muhteşem durumu kutlamak içindir işte. Genç kız ve genç erkek el ele tutuşmuş, ağır adımlarla süzülüyorlardır ufuklara. Hiçbir engel kalmamıştır aşklarına. Mutlu sona varmışlardır.

 


İşte bir masal duyduğumda en çok bu duruma isyan ederim. Yeğenime ya da tanıdıklardan birinin çocuğuna o resimlerle dolu şirin kitapçıklardan birini okurken aynı duygu tatsız tatsız yoklamaya başlar içimi. Son sayfalara yaklaşmışımdır. Belli belirsiz bir umut, "bu kitap değişik bir sona varır belki de" diye fısıldamaya başlar. Belki de o genç kız ve genç erkek diğer masallardaki gibi ömrünün sonuna varan iki ihtiyarcık gibi yaşamaktan henüz vazgeçmemişlerdir. Aksine önlerinde yepyeni bir başlangıç vardır şimdi. Yepyeni zorluklar ve hedefler...

 


Masallar sözkonusu olduğunda içimde uyanan bu isyan gerçek yaşamda da varlık bulabilse keşke... "Her şey bitti, bana sadece seyretmek kaldı." dercesine yayılıp kalmazdım o zaman şu koltuğa. "Ne oturuyorsun, daha her şey asıl şimdi başladı!" diye sıkı bir azar çekerdim önce kendime. Ve yeni bir masala başlayacak o ilk adımı atmak üzere hemen ayaklarımı yere indirirdim. Sıkı sıkı basardım yere, bu konum değiştirmeye iyice adapte olabilsinler diye ayaklarıma bol bol zaman verirdim.

 


Ama masallardaki genç çiftten beklediğim enerjiyi kendi ruhumda uyandırmakta çok başarılı olduğumu söyleyemem maalesef. İçimdeki müzmin tembel, o kadar çabadan sonra dinlenmeye fazlasıyla hakkım olduğunu söylüyor çünkü. Sanki bir son var ve ona ulaştım. Artık tek bir adım bile atmama gerek kalmadı.

 


Ama yaşam bir masal değil maalesef. Kitaplardaki gibi gülüşleri yüzlerde dondurup bırakamıyorsun. O gülüşü sahici kılmak için yaşam durmadan zorluyor seni. Eğer yaşadıkların ona dönüşmeyecek türden şeylerse, o memnuniyet kıvrımını birtürlü konduramıyorsun dudaklarına.

 


Benim masalımın kahramanı da dün buna isyan etti işte! O çoktan bitirmişti masalı. Yeni başlangıçlara yelken açmaya hazırdı. Bu dinginlik durumuysa fena halde zorlamaya başlamıştı içindeki o kahramanı. Kendisine direnecek yeni engellere, mutluluğu görünür kılan mutsuzluklara ihtiyacı vardı.

 


Evet, işte bu zıtlık tamamen kaybolmuştu ne zamandır dünyamızda. Cennette gibiydik. Ailelerimiz birlikteliğimize karşı çıkmıyordu artık. Koca bir dünyaya karşı ellerimizi sıkı sıkı kenetlememiz gerekmiyordu. Her şey bize gülümsemek için yarışıyordu adeta. Gülümsemenin anlamını unutmuştuk.

 


"Farkında mısın, son bir haftadır miskin miskin oturuyoruz sadece." dedi kahramanım birden.

 


"Tatildeyiz, bundan daha doğal ne var ki?" dedim, beklediği cevaptan çok uzağa düşerek. "Bütün yıl çalışıyoruz. Dinlenmek hakkımız değil mi?"

 


"Sevgilim, dinlenmeyelim demiyorum ki! Ama bunun için ölü gibi yayılıp kalmak da gerekmiyor. Bir şeylerle uğraşarak da, sıkıntıdan içimiz geçmeden de dinlenebiliriz, değil mi? Otur otur, ayaklarıma yabancılaştım nerdeyse. Bu gidişle kendimi bile tanıyamaz hale geleceğim."

 


"Anladım. Benden sıkıldın, değil mi?"

 


"Senden sıkılmadım. Ama her zamanki seni de özlemedim desem yalan olur. Burada ikimiz de bir parça yabancı gibiyiz sanki. Sürekli aynaya bakan biri gibi her an kendimizden bir parça daha uzaklaşıyoruz. Bence yeni insanlara ve durumlara ihtiyacımız var bizim. Bize kendimizi yeniden hatırlatacak farklı şeylere…"

 


Aşkın ömrüne dair şeyler de anlatılır mıydı o masallarda? Ufka doğru yürüyen o genç çift, onun da zamanı gelince son bulan o duygulardan olduğunu biliyor muydu? Belki de sırf bu yüzden öyle ağırdan atıyorlardı adımlarını. Sanki varmak için yola çıktıkları o yere vardıklarında şimdi içlerinde var olan bu duygu da kayboluverecekti bir anda... Sanki o duygu sadece engebelerle dolu bir yolda var olabilirdi.

 


Belki de o masalları yazanlar yaşama dair çok önemli bir gerçeği keşfetmişlerdi. O masallar boşuna sevenler birleştiğinde bitmiyordu belki... Onlar birleşince her şey sona ermiş, ulaşılacak tek bir hedef kalmamış gibi boşuna durmuyordu dünya. Çünkü o masalları yazanlar tam da en doğru noktada bitiriyorlardı masalı. Sevenlerin ellerinin birleştiği, karşılarında artık savaşacak bir dünya kalmadığı o anda... Aşkın sonuna gelinen o yola ilk adımlarını attıkları...

 

 

 

 

 

( Üç Elma başlıklı yazı mavilikler tarafından 26.09.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu