[if gte mso 9]> Normal 0 21 false false false MicrosoftInternetExplorer4

Eski yıl sona erdi, yepyeni bir yıl geldi…

 

O çocuk şarkısını hatırlatır yılbaşı her zaman bana. Zaman fizikçiler için hala bir soru işareti olsa da zaman ölçerlerimiz ve kendi uyduruk takvimimiz yılbaşını gösterdiğinde heyecan ve neşe ile dolar insan yavruları. Zira belli bir yaştan sonra o kadar da heyecanlanmıyor insan. 2013 mü? O kadar oldu mu ya? Ne kadar da yaşlanmışız, daha geçen 1994’ü kutlamadık mı? Makamında hüzzama yakın ama nihaventten sapmayan bir güzergâhta duygular kaplıyor insanın içini.

 

Yılbaşında kar yağsa ayrı bir sevinç, yağmasa ayrı bir sıkıntı. Beyaz sakallı amcalar genelde kırmızı giymeyi tercih etmezler bizim burada ama (çünkü kırmızı biraz genç işi bir renktir.) kırmızı giyimli ve takma sakallı işsiz gençler doldurur sokakları. Bizim olmayan bir kültüre bu yamanma çabamızda nerden geliyor Allah aşkına. Kurban Bayramını ilkellik olarak görenlerin koltuklarında hindi poşetleri, mahsuscukluk, olmamışlık, hangi kelime anlatır bu çelişkiyi bilemedim. Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı, Kandil Geceleri olunca ilkellik, geri kalmışlık, yöresellik; Noel, Cadılar Bayramı, Sevgililer günü olunca çağdaşlık, gelişmişlik, evrensellik. Hangi ahmak koyuyor bu kuralları? Geçmişimize ve kültürümüze ait ne varsa ilkellik olarak görünüyor farkında olmanız lazım ki sormuyorum farkında mısınız diye. Tatsız tuzsuz konular bunlar, şeker hastası beyinlerin diyet listesi gibi. Hayırlı hastalık derler uzun yaşatır tuz, şeker ve yağ tüketmediği için insanı. İyi de yağlısını, tuzlusunu ve de elbette tatlısını yiyemedikten sonra ne manası kalır yaşamanın?

 

Çocukluğumun yılbaşlarında mandalina ve portakal olurdu mutlaka. Ara sıra patlamış mısır, ara sıra kestane ve mutlaka tuzlu çekirdek. Tombala hiç oynamadık, ama televizyon evimizin başköşesinde oldu her zaman. Şu kanalda bu sanatçı varmış, bu kanalda şu komedi programı, reklam mı izleyeceğiz şimdi yılbaşı yılbaşı? Şimdi saat on ikide tam olarak ne olacak yani? Hayatımız mı değişecek birden bire? Bir sene daha büyümüş mü olacağız, yeni bir sayfa mı açılacak ömrümüzde? Ya bu zamanı oluşturan da bizler değil miyiz? Bundan 2013 sene önce değil de 2300 sene önce karar verseydik saymaya, bir de ikişer ikişer saysaydık ne değişecekti o zaman? İnsan yalan söyleyen ve daha sonra da söyledikleri yalanlara inanan bir varlık biliyor musunuz? Eğlenmek için bir bahane işte ne uzatıyorum ki? Bu kadar önemsemek, hatta hakkında bir yazı yazmak olsa olsa densizliktir başka bir şey değil.

Her yılbaşında muhakkak elektrikler kesilirdi o zaman ama en fazla on beş dakika. Sonra ana haber bültenlerinde muhakkak uyarılar yapılırdı. Bakın Avustralya bizden önce girmiş yeni yıla, acaba şimdi oradakiler nasıl hissediyorlardır şimdi. Ne de olsa bir sene fark var aramızda. Bir sene mi? Üniversitede bir hoca gelmişti Avustralya’dan et yemekten bıktığını söylemişti orada, zira her şeyden ucuzmuş. Biz ise en son Kurban Bayramında mı yemiştik eti, yoksa komşunun düğün yemeğinde mi? Şöyle bir 50 yıl var bence Avustralya ile aramızda. 

 

Kırmızı donlarımızı giyip geçelim yalan kutusunun karşısına. En güzel yalanı kim söyleyecek, en önce hangimiz uyuyacağız ona bakalım. Mutlu yıllar bizlere, yeni yıl mutluluk, sağlık, barış getirsin. Artık nasıl becerecekse ve kim ise…

 

( Yepyeni Bir Yıl Geldi. başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 2.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu