Bir sevgililer günü daha geldi çattı kapımıza. Çocukluk yıllarında ‘Sevgililer Günü’ne özel bir anım hiç olmadı, zaten o zamanlarda sevginin günü de yoktu.
Her anımız sevgi, sevinç mutluluk ile geçmiş olmasa dahi, bizleri mutlu eden manevi mutluluklar çoğunlukta idi.
‘Sevgililer Günü’ diye adlandırılan bir günün olmadığı zamanlarda, sevginin maddiyatından ziyade, manevi olanı ile mutlu olmasını bilen ve bununla yetinmesini öğrendiğimiz yıllarda öğretildi bize sevginin kutsallığı, sadakatin riyasızlığı, sevinin bakışlardan yüreklere aktığını.
Sonsuzdu sevgi kavramı, günü, ayı yoktu o zamanlarda.
Şimdilerde herkes bir telaş içinde, sevgilisine en güzel hediyeyi alma çabasında, değişik alternatifler peşinde ve yaratıcı düşüncelerini sonuna kadar kullanarak değişik icatları keşif etmek peşinde.
Kimine göre, böyle özel günde yalnız olmamak adına geçici sevgili bulma derdinde. Önemli olan o özel günü en iyi şekilde değerlendirebilmekte.
Oysa sevginin günü yoktur, sevginin saati olmaz, aya güne sığdıramazsınız sevgiyi, bir tek anı için titreyerek gerçekten yaşamak, yalanlar içinde ölene dek yaşamaktan çok daha iyidir. Sevgiyi, sevgiliyi bir güne sığdırmak, uçsuz bucaksız sevgi okyanusunu küçücük bir damlaya sıkıştırıp, telaş içinde hoyratça harcamaya benzer.
Sevgili olmak, birini gerçekten sevmek, inanmak, güvenmek baktığında onda kendini görmektir, eğer böyle biri hayatınızda ya da yanınızda ise size zaten 365 günde 1 gün değil her gününüz Sevgililer Günü’ olur.
İçten gelen bir tebessüm ya da bir sevgi cümlesi o an en pahalı hediyeden, en şık restorandan daha fazla kalbimizin kilitlerini açar.
Sevgililer Gününüz Kutlu olsun.