Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.
Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,
Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.
Yazar : YAHYA KEMAL BEYATLI

 

Sene 2006… Öğrencilerimden kopuşumun dramatik yılı. Gözlerimde damlalar halinde yaşlar biriktikçe birikiyor. Anlatacaklarımı anlatamıyor, düşündüklerimi uygulayamıyorum. Adeta taş kesilmiştim. Hâl dili, lâl diline dönüşemiyor. Lâl dili, bal diline yükselemiyor. Çaresizlik girdabı içinde adeta boğuluyordum. Daha dün konuşan dillerim, o gün sükût etmişti. Aslında anlamsız bir sükûttu.

Öğretmen arkadaşlarım anlamış olacaklar ki, 24. Kasım. 2006 günü gecesi benim şerefime yemek düzenlemişlerdi. Belki orada çözülür, anlatmak istediklerimi anlatırım diye düşünmüştüm.

Gece gelip de çattığında yemek verilen yerde eşimle birlikte oturduğumuzda yine aynı sendromu yaşadım. Ta ki gecenin son saatlerinde mikrofonun başına geçip de, yukarıya aldığım şiiri terennüm edinceye kadar.

İlk önce Münir Nurettin Selçuk’un segâh makamındaki bu bestesini müzik eşliğinde seslendirdim. Daha sonra yine aynı müziğin eşliğinde güfteyi seslendirdim.

Mikrofona gelmeden önce anlaşılacağımı hissediyordum. Ama heyhat! Anlaşılamadım…

Yahya Kemal’imin “Rintlerin Ölümü “ adını verdiği bu muazzam şiir, rakı masalarına meze olmuştu.

Seslendirmeyi bitirdikten sonra, titrek sesimle sadece şu kelimeler dökülmüştü ağzımdan: “ Hepiniz güzelsiniz arkadaşlar, ayrıca benim gönlümde özelsiniz. Ama şu anda bir güzelliği öldürdünüz. Tasavvuf bağlarında gezen Yahya Kemalimi başka bağlara çektiniz. Beni çok mutsuz ettiniz.! Ama yine de benim için hazırladığınız bu gece için çok teşekkür ediyorum. “

Dostlarım, Belki bu anlattıklarımla sizleri hayal kırıklığına uğratmışımdır. Çünkü beni hoşgörülü biri olarak biliyordunuz. Haklısınız, yine de sizlerin dünyasında sarsıntılar meydana getirdiğim için beni affedin.

Ancak;

Burada bir şeyler zikretmeden de geçemeyeceğim. İnsan olarak herkesin davranışına saygı duyarım. İçene de saygım vardır, içmeyene de… İçip içmemek kişinin kendi tasarrufundadır. Ama her şeyin bir yeri vardır. Tasavvufi açılımlar gösteren bir şiirin mekânı asla içki sofraları olamaz. Nasıl mabetlerde içki içilmezse, tasavvufi bir şiir de içki içen bir rintin mezesi olamaz.

Ondan sonra gittiğim yemeklerde, hep bana ısrar ettiler. İlle de oku dediler bu şiiri.

Ve ben “ Yahya’mı meze yaptırtmam. “ diye hiç okumadım. Bilmem yanlış mı düşünüyorum değerli dostlarım…

 

 

 

( Yahyamı Meze Yaptırtmam başlıklı yazı pervane tarafından 23.09.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.