Değerli Kızım,

“Cafer’im Koş Bez Getir “ isimli şiirime yaptığın yorumun ardından, yorumuna cevabımı (yazacaklarım bütün dostlarımı ilgilendirdiğinden ) bu sayfaya yazmak zorunda kaldım.

Değerli Kızım,

Asırlardan bu yana edebiyatımızda “argo” kullanılmalı mı, kullanılmamalı tartışmaları süre gelmiştir. Keşke elimizde hassas bir terazi olsa da argoyu ne kadar söyleyip söylemeyeceğimizi kestirebilseydik! Ama öyle bir terazi olmadığına göre, tartışmaya açık olan bu konuda ben de birkaç kelam etmek istiyorum.

Bak Kızım,

Şiir, sadece sevdanın terennüm edildiği mısralar yığını değildir. Şiirin vadisi oldukça geniş ve cazibesi çok yüksektir. Çok şeyleri, elinizdeki az malzemeyle anlatma sanatıdır diyebiliriz şiiri.

Hal böyleyken, şiirimizin potasına sadece içimizde yaşadıklarımız girmez. Bir de kişinin dışında bir dünya vardır. Onu da yok farz edemeyiz. Yani kimi şair, kendi iç seslerine yönelerek her şeyi soyut anlatabileceği gibi, kimi şair de  hayatın gerçeklerini bize somut olarak aktarabilir.

Değerli Kızım,

İşte mesele burada başlıyor. HAYATIN GERÇEKLERİNİ SOMUT OLARAK NASIL ANLATACAĞIZ? “

Senin de bahsetmiş olduğun gibi şiirsel bir dille, mısraların özüne “argo “ kelimeler koymayarak mı? Yoksa “argo “ kelimeleri koyarak mı?  Bu konu, geçmişte olduğu gibi günümüzde de tartışmaya çok açık. Öyle ya ne fiziği reddedebiliriz, ne de metafiziği…

Yani hayatın gerçekleri de, hayallerimiz de bizim için son derece önemlidir. Hatta kimi zaman küçümsediğimiz hayallerimiz bile hayatın gerçeklerine yön verebilir.

Şimdi gelelim şiirime:

“Cafer’im koş bez getir, değerler mis kokuyor. “

 Şiirime aldığım bu ayak, sokak ağzında söylenilen bir sözden hareketle dile getirilmiştir. İnan ki kızım, şiirimi asmadan önce tereddütlerim oldu. Hatta site yönetimine “ Uygun görmezseniz silebilirsiniz. “ dedim. Şimdiye kadar yazdıklarımın dışında söylemlerle dile getirmiştim şiirimi. Tedirgin olmadım dersem yalan söylemiş olurum.

Ama sonunda madem ki iç seslerimizi yansıtarak paylaşım içine girmek istiyoruz, öyleyse asayım dedim ve beklemeye koyuldum. Olumsuz bir tepkiyle de karşı karşıya kalmadım.

Evet Değerli Kızım,

Değerlerimiz günden güne yok edilmeye çalışılıyor. Millet olarak hassasiyetlerimiz gittikçe azalıyor. Yurdumuzun tarlasına durmadan felaket tohumları ekiliyor. Güzellikler gittikçe kayboluyor. Her şey aslını yitiriyor. Toplum olarak robotlaşmaya doğru amansız bir yolculuk yapıyoruz.

İşte bütün bu hassasiyetleri şiir diliyle kaleme almaya çalıştım. Tabii ki bu çürüyüş ve eriyiş, yüreğimde öfke ve nefret kasırgaları oluşturduğu için, bir an “Pervane Üslubu” nu terk ederek “ Ömer Öner “ olarak haykırmaya başladım. İstemesem de “argo “ kelimeler kalemime dökülüverdi.

Gelelim “ argo” yla ilgili düşüncelerime: EDEBİYATIN EDEBİNİ YOK ETMEDEN KULLANIRSAK, KİMİ ZAMAN YARARLI OLACAĞI KANAATİNDEYİM.

Değerli Kızım,

Senden bir büyüğün olarak beklentim şu: Zamanın müsait olduğunda, bu yazımda ele aldığım şiirimi, kritiğine taşırsan sevinirim. En azından konunun hassasiyeti diğer dostlarımız tarafından da kaleme alınır.

Çalışmalarında başarılar diliyorum, gözlerinden öperim yavrum. Ağabeyin Ömer Öner

 

( Gizli Özneye Mektup başlıklı yazı pervane tarafından 3.05.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.