Bugün bir garip gördüm avare geziyordu
Başı yerde kaldırım taşlarıyla halleşen,
Bastığı her adımda bağrını eziyordu
Belli, bu caddelerdi gönül evini deşen;
O taşla dertleşirken, ben peşinden yürüdüm
Aklım takılı kaldı, ayağımı sürüdüm.
Ceketsiz geziyordu sanki derisi çelik
Hava soğuktu oysa şubatın ayazıydı,
Pantolonu yırtılmış, ayakkabısı delik
Ben paltoyla üşürken, o halinden razıydı;
Neydi acaba derdi öğrenmek istiyordum
Seslendim, ses vermedi; geçip önünde durdum.
Merhaba kardaş dedim konuşalım mı biraz?
Gözleri yok diyordu, dili bir şey demeden;
Dinlemeden bırakmam n’olur etme itiraz
Kimin, kimsen yok mudur; bu garipliğin neden?
Tanımak istiyordum meramımı anladı
Konuşmaya başladı, Abdullah imiş adı.
“Doğup, büyüdüğüm yer şu gezdiğim sokaklar
Her kaldırım taşında vardır mutlak bir anım,
Şu gördüğün caddeler benden bir anı saklar
Kırk yıldır bu şehirde çürümüştü tabanım;”
Elleri titriyordu, nemlenmişti gözleri
Jilet gibi dilini kesiyordu sözleri.
“Ben daha küçük iken babamı kaybetmiştim
Çocuk yaşımda dertler yüklenmişti sırtıma,
Kimseye minnet etmem diye yemin etmiştim
Tonlarca yük hafifti omuzdaki tartıma;
Pazar, bayram demeden gece - gündüz çalıştım
Helal rızık uğruna ter dökmeye alıştım.”
“Günler, aylar geçtikçe iyi oldu işlerim
Dostum! Çoktu çevremde sevip, sayılıyordum
Yavaş - yavaş gerçeğe dönüyordu düşlerim
Daha yokluk kapıma uğramaz hiç diyordum,”
“Dostluk daha önemli diye bildim, paradan
Kula yardım etmeyi emretmişti Yaradan.”
“Kim sıkıntıda olsa koşardım imdadına
Bir garibin derdini benim derdim bilirdim,
Düşene el uzatmak hani derler adına
Mazlumun gözyaşını yüreğimle silerdim;”
“Demek daha almamış hayat beni dersine,
Günler geçerken, bir gün devran döndü tersine.”
Dur bi nefeslen dedim, birer cıgara yaktık
Bağrım kavruluyordu tanıdıkça özünü,
Bir müddet ıslak gözle birbirimize baktık
Elinin tersi ile siliyordu gözünü;
Hazin hikâyesiyle sanki beni taşladı,
Kaldığı yerden tekrar anlatmaya başladı.
“İşim kötü gidince çevrem verdi uyarı,
Muhabbetin yerine oturmuştu kötü zan;
Kaçmıştı inançların teslimiyet ayarı
Oysa dünyada idik olacaktı imtihan;
Yanımdan kalkmayanlar gelmez oldu yanıma
Önceleri bu durum çok dokundu kanıma.”
“Değişen neydi bilmem, ben yine eski bendim
Yalnız bana verilen geriye alınmıştı
Kâh işini bilmedi, kâh deli olmuş dendim
Dostlar öldürmüş beni, namazım kılınmıştı;
Anam, bacım, kardaşım benden yüz çevirdiler
Sanki koca bir dağı üstüme devirdiler.”
“Kalmadı kimim, kimsem taşlarla konuşurum
Halimden razıyım da, insanlara sancıyım;
Bazen de gözümdeki yaşlarla konuşurum
Bak sen şu işe derim; sılamda yabancıyım.”
“Çevrem zengindir lakin hiç birine değmedim
Hayat beni eğse de, ben boynumu eğmedim.”
“İşte böyle kardaşım dedi, hayat hikâyem
İçimdeki ateşten, dışım üşümez asla;
Yolum bellidir yine, değişmedi hiç gayem
Şimdi iflas eden kim? Onu da sen kıyasla!”
Kalktı, eyvallah dedi; giderken dilime ah
İçime köz bıraktın yaktın beni Abdullah.
27 ŞUBAT 2013