I/A
Gökyüzü
seyrederken arzındaki ahengi
Bir
kızıl kuşak bağlar ufka bakan tarafın
Baharda
yanağının mor menekşedir rengi
Itır
olur rayihan, buhur saçar arafın.
Revakların,
tuğların, toprağın şöyle dursun
Taşına
değer biçmek haddine mi sarrafın?
Varlığın
ebed müddet, sinemizde durursun.
Alnındaki
çizgiler alın yazım ve yolum
Gözü
miray, gökçedir bakışı; Anadolu’m!
II/N
Şavk
vurur karanlığa adını yâd edince
Cemre
düşer çölüme, senle bulur visali
Asumandan
göğsüne aşk damlar ince ince
Secde
eder başaklar soylu bir vav misali
Altında
ve üstünde mânâ sende doludur
Çatlayan
tomurcuklar hilkât sırrı timsali
Bağrı
yanık, başı dik “Ana” sende “dolu”dur
Sonsuz
rahmet pınarım, karım, yağmurun, dolum
Dört
mevsim tabiatın nakışı; Anadolu’m!
III/A
Dalgalar
kayalarla öpüşürken kıyıda
Martılara
çığlıktır melteminin nefesi
Kuvvet
- kudret tükenmez bağrındaki kayıda
Yiğitler
harman olur, destan yazar efesi
Turnalar
haber verir sevenlerin ahından
Yesevî
ocağında eksik olmaz Hû sesi
Sultanlar
şaha varır bektaşi bargâhından
Zulme
karşı kalkandır, bir efsanedir Bolu’m
Köroğlu’na
düz eyler yokuşu; Anadolu’m!
IV/D
Hilalle
yıldız gibi nikâhımız ebedî
Yiğit
olan döner mi ahdinden, ikrarından?
Biz
Yunus’un aşkından öğrenmişiz edebi
Eğri
odun taşımaz dergâhına, arından.
Ötenin
ötesinden seni gözler melekler
Veysel
“sadık yâr” deyip, haber verir yarından
Canfeza
bakışında seyran eder felekler
Bir
bedene bağlanmış yedi bölgedir kolum
Yedi
veren goncadır kokuşu; Anadolu’m!
V/O
Nesl-i
Âsım yetişir adının daldasında
Heybende
saklı durur üçler, yediler, kırklar
Kardelenler
boy verir şehadet duldasında
Dilinde
zikir büyür, gamzende sarmaşıklar.
İsminin
yüceliği bir teşbîh-i belîğ’dir
Yüreğinin
üstünde semah döner âşıklar
Ana’m!
Cennet kokulum, beni göğsüne değdir!
Simyanla
harelenmiş sana müptela kulum
Tarifsiz
bu ateşin yakışı; Anadolu’m!
VI/L
Şebnem
düşer filize gözünün buharından
Şakayıkla
kelebek meşke düşer gözende
İklimler
tebessümü öğrenir baharından
Meriç
taşar, bulutlar düğmesini çözende
Tarihin
şulesinde raks ederken mısralar
Kelimeler
hasretle aşkı emer dizende
Ve
her şiir, bir kalbin kapısını aralar.
Zirvende
çam kozası, yatağında bir gölüm
Dünya
denen rüyanın ak düşü; Anadolu’m!
VII/U
Şefkatli
kucağındır yurdum, yuvam, sitarem
Sen
payidar ol diye canımdan can sökerim
Sevdamı
taşıyamaz ne Mecnun ne de Kerem
Bayrağına
süzerim kanımdan kan dökerim
Kapında
kutlu sefer müjdesidir heybetim
Ben
senin eşiğinden gittiğim an çökerim
Fırat
gibi coşkunum, Toros gibi kudretim
Uğrunda
yaşam ne ki, düğün dernektir ölüm
İman
ettik, bu sevda Hak işi; Anadolu’m!
Tuzla
Belediyesinin düzenlediği 2. Ulusal Hikâye ve
Şiir
yarışmasında, şiir dalında ikinciliğe layık görülen şiir.