Gönlümüz aşka çerağ, ser’in makamı secde

Hilâlin sinesinde vav olur bedenimiz

Hû çekince dilimiz, ruhumuz gelir vecde

Sırr-ı hikmet-i hilkât esrarı madenimiz

Avuç avuç yollarız semaya şuâları

Selâtîn-i kalkandır ümmetin duâları

İmanın alazında yıldız döker tenimiz

Hilâlin sinesinde vav olur bedenimiz

 

Kan kırmızı lâleler kaplarken ovasını

Bayrağa melâl düşse kesilir soluğumuz

Ruhumuz talim eder mahşer provasını

Revaklar miğferimiz, minareler tuğumuz

Şerh-i lisânımızda kâmusumuz yurt bizim

Kâlû belâ’dan beri nâmusumuz yurt bizim

Lavisi canımızda kan dolu oluğumuz

Bayrağa melâl düşse kesilir soluğumuz

 

Arz diye bastığımız göklerin cenderesi

Üstü müebbet tutku, altı her dem gülzârdır

Bu toprak ki şakayık bağının penceresi

Koyağına ölmezsen, yaylaları mezardır

Tekbirler muştularken ebedî bir neharı

Rahmet vadilerinde karşılarız baharı

Mahrem dokunuşları iffetime izârdır

Üstü müebbet tutku, altı her dem gülzârdır

 

Pervasız pervaneyiz uçuşuruz ateşe

Yandıkça nur saçarız Edirne’den ta Kars’a

Ya devlet başa deriz, ya da kuzgunlar leşe

Pusatsız meydandayız, gelsin gül atan varsa!

Otuz mermi yarası inşirâhın izidir

Gül dalının Temmuz’da yeşeren filizidir

Ab-ı Kevser söndürür aşk sineyi yakarsa

Yandıkça nur saçarız Edirne’den ta Kars’a

 

Simyâlarla gerilmiş ak bulutlar gibiyiz

Savruldukça âleme kehkeşan bırakırız

Şükür, faniden geçtik, sonsuzluk talibiyiz 

Kaysak da ardımızda bir nişan bırakırız

Sinemizde şahlanır çılgınca küheylanlar

Aşkımız iman bizim, imanı olan anlar!

Ya şerefle yaşarız, ya da şan bırakırız

Savruldukça âleme kehkeşan bırakırız


Devleri mahkûm eder gökte çınlayan salâ

Kâinata gülümser tomurcuğun sürgünü

Erdem dönencesinde Asım’ın nesli hâlâ

Yiğitler harmanında, bayram yurdun her günü

Tutkumuzu yazamaz mürekkep olsa deniz

Mevzu vatan olunca tek yürek, bir bedeniz

İlahî buhûrdânlar açar gönül sürgünü

Kâinata gülümser tomurcuğun sürgünü

 

Her zerremiz haykırır “Allah-u Ekber” diye

İman mihengimize bulaşmaz şer verâsı

Düşünmeyiz ana, yâr, evlatlar bekler diye

Tükettiğimiz nefes iki bayram arası

Batılın pençesinde… Teşbihler hüzün olur

Hak ışığı altında gölgemiz uzun olur

Bedendeki başımız Elif’in maverâsı

İman mihengimize bulaşmaz şer verâsı

 

Şühedâyla döşenen mübarek toprağımız

Bargâh-ı İlâhî’ye varılan sedir şimdi

Aydınlık ufuklarda hüsnüyusuf bağımız

Yuvamız, yurt aşkıyla çarpan sinedir şimdi

Cemre düşünce kalbe, şehâdet gül tenhası

Kutlu bir inkılâbtır bu aşkın müntehası

Meydanlar Çanakkale, caddeler Bedir şimdi

Bargâh-ı İlâhî’ye varılan sedir şimdi

 

Vecd hâlinde âsümân, kûn emrinde felekler

İman lafzı “Eşhedü…” Son kelime, ilk a(n)dım

Mihmandar olan ruhun mihmanıdır melekler

Tualde donuk anın güneşine boyandım

Zeberced bir tebessüm süzülünce dudaktan

Ak kefenin farkı yok hâlelenmiş duvaktan

Mücellâ bir kıyının göklerinde kanadım

İman lafzı “Eşhedü…” Son kelime, ilk adım!  








( Son Kelime İlk Adım (Kahramanlık Destanı) başlıklı yazı Mustafa Sade tarafından 17.07.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu