Hayatın yetim çocukları, kimsesiz,

Hülyasız sokaklarda yaşarlar Sessiz 
Ve ağlarlar…
Melekler peşinde bir ömür boyu
Elleri yürekleri gibi nasır tutar
Bakarken gümüş panjurlu eve
Esrarlı bakışlarla  

Eflatun çiçeklerini yakan bakışı ile gözleri

takılı kalarak yürür
Gözyaşlarını düğümlü bırakarak sokakta
Gümüş panjurlu eve hasretle bakar, düğümlercesine
Her bakışı duvarlara dokunan tutkulu bir kılıç
Vuruşu gibi İnerken zayıf yerinden yüreğine
Sokaklarda neden yaşadığını bilmeden
neyi,nasıl, kimi bilmeden sokaklarda gezer
Anne,baba, amacını bilmeden
Gözlerinde sonsuzluğun hicran sancısı
Yumak,yumak yüreğindeki hasretin zindanı
Gözü takıldı birden genç ve güzel kadına
Yaklaşıyordu kendine
Bambaşka bir güzelliği vardı
Bambaşka duygular kapladı içini, sıcaklığı esiverdi ümitle
Gözünden akan bir damla yaş düştü yüreğindeki ateşe sağanak yağmur gibi
Sanki İbrahim'in yağmuru idi ateşten kurtaran
Yüreği cız etti, yanan ateşten serin bir ferahlık duydu
Söndü birden yüreğinin ateşi
Dağ başında ufukta belli olan yüz hatlarındaki tebessüm
Ötelerin ötesinde hiç duymadığı bir sesle kadın
-Koş evladım sarıl bana
Çözüldü ayağının bağı, taştan örülü duvarları çöktü
yıkıldı, yüreğinin tüm küfü, kiri temizlendi bir anda
Doğduğunda beri duymadığı sesi duymuştu
Tutamadı kendini
Bir yaprak gibi yere yığıldı
Koştu kadın yavrum diyerek hıçkırıklarla
Herkes deli dedi kadına
Başına bela alacak…
Aldırmadı söylenenleri kadın
Feryat,figan içinde yüreği ondan önce koştu
Sardı merhametle, gülüşün merhameti ile
Çöller sahralar, bozkırlar
lale sümbüle büründü
Çocuk hıçkırıkların nöbetinde
nefret yanakları yasemin açarak
Gerçekleşmeyeceğini sandığı hayalin
gerçekleştiğini gördü,
Yorgun gözlerini kadına hayranlıkla dikti
Ruhuna işleyen bakışın merhametinde,
sevinç gözyaşlarının ikliminde gülleri açtı
Ve ilk defa güldü.
Sen benim hayatta olmayan
saramadığım anne nedir bilemediğim
nasıl bir şey olduğunu
hissedemediğim Hayallerle hep yolunu beklediğim
Gülmenin ne olduğunu bilmezken bana şimdi öğreten
biricik annemsin artık dedi ve ruhunu teslim etti tebessümle
Gökte Melekler ağladı sevinç gözyaşları ile
Bulutlar ağladı, rüzgâr ağladı damla, damla
Yumuşak bir el kadına dokundu
Yumuşak bir el ruha dokundu
Billur kaplarla yıkanmış ruhu yıkayarak çocuğun ruhunu şölenle yerine teslim ettiler
Herkes şaşkın, korku içinde
Fakat kadın gülüyordu
Deli dediler yine nefretle kan kusarak
Sokak çocuğu ne diye ona sarıldı ki
Kükreyen gözlerle kalabalığa baktı
kadın
Herkes kaçtı çığlık, çığlığa
Aldı yerden yatan bedeni, şefkatle sardı
öptü kirden simsiyah yüzünü

O simsiyah yüz bembeyaz oldu, nur doldu
gülümsüyordu
Gözlerinde akan iki damla
Ademi Havva ya ram eden o gözler gibi
kendisini yaratana teslim ederek
Gözlerinde sımsıcak iki damla yaş aktı
Sokak Çocuğun anlına
Açtı gözlerin sokak çocuğu damgası yiyen çocuk

Sevinçten dizlerinin bağı çözüldü, çöktü yere
Şükür secdesine kapandı
Yangınları söndüren, öksüzleri sevindiren gözyaşları ile
saatlerce kalkamadı secde de
ağlıyordu muştulu gözyaşları ile
Rahmetin yansıması,
Ve merhametin gözyaşları ile doğruldu
selam verdi sağına soluna
Kalktı sarıldı, çocuk sarıldı
Çocuk ömrünün can simidi olan kadına sarıldı
Kokladılar birbirlerini
Hisleri coşturan kelimesiz lisan ile
sıdk ile ubudiyet incisi kalplerle
saadet sermayesi olan sevgi ile sarıldılar
Kokladılar özlemle birbirlerini
Herkes alkışa tutmuştu sokakları
Bu defa kükreyen gözlerle bakamadı
Gözlerden süzülen inci gözyaşlarını gördü
Sevda ve anlayış, merhamet denizine doğru yol aldılar el ele,
gülücüklerle yanaklarındaki şebnem izleri ile
Gökyüzüne doğru yürüdüler.
Kalpler son defa bu mutluluğa dayanamadan
Çocuk yere yığıldığında teslim edilmişti iki yürek iki ruh
Nurlarla ışıklı yolda
Duyuyorlardı konuşulanları
Yazık oldu zavallı kadına
kalbi dayanamadı
Korktu sokak çocuğunda
Ne vardı koşacak
Bizler koşmuyoruz böyle sevdiğimize dediler
Onlar diyenleri gülerek dinlediler
Ve gökyüzüne uçtular
Meleklerle beraber
Ol Resul karşıladı cennetin kapısında
Sardı ikisini
Volkan, volkan kaynayan sevgiyle,
Sardı onları
Melekler indi oluk, oluk
Bu muştuyu izlemeye
29.05.2013
13.50

( Hayatın Ve Ölümün Sahnesinde Var Olmak başlıklı yazı kul mehmet tarafından 30.05.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.