Anı bir refleksle uykudan ve korkunç rüyadan uyandı. Alnından boncuk, boncuk terler damlıyordu, gözlerinde korku ve şaşkınlık hâkimdi.

Bu âlemde her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı olduğu gibi, toplumların hayatında da benzer değişim ve dönüşümler ve yaşayışlar ve oluşumlar vardır. Bu âlemdeki değişim ve dönüşümler insan iradesini aşan, düzgün bir, bir çizgide, eksende genellikle bu takvim eksenli etrafında cereyan eder. Toplumlardaki değişim ve dönüşümlere müdahale edilmesine gelince, onların uzayıp kısalması, dar bir çerçevede mi yoksa geniş bir sahada mı gerçekleşeceği insan iradesine bağlı olarak değil de bazen istenmeyen şekilde meydana gelir. İsteme, dilemek, sebebiyet verme, yok etme arzuları plânındaki irade bu sebeple bu âlemdeki beklentiler için planını yaptığımız takvim yapraklarını takip etmeniz bazen yeterli olmayacaktır. Fakat bir toplumun, solgun bir dönemden sonra yeniden hayat soluklayacağı, üzerindeki ölü toprağını atarak yeniden dirilişe yürüyeceği ve asırlık prangalardan kurtulup yeniden hürriyetine kavuşacağı bir bahar mevsimi olmayacağı anlamına da gelmez. Bu beklentin irade ve azim yörüngeli, ızdırap, çile ve gözyaşı isteyen aktif bir bekleyiş içinde de olabilir ama duyarlı ve inançlı gönüller, her zaman bunun farkında olarak elinden geleni yapacağından da kuşkumuz olmamalıdır. Allahın izni ile. Bu zihniyetteki insanlardan kurtulmak öylesine kolay bir iş değildir. Nasıl ki bahar, kışın ayaz soğuğundan sonra çıkıyorsa, bahara kavuşmak için kışın ayaz soğuğuna da hazırlıklı olmalıyız ve bununla mücadele ederek ancak baharı bekleyebiliriz. Mücadele eksenine girmeden, kazanmamız doğru olmaz. Nasıl ki tohumlar toprakta çatlayarak meyve veriyor ise sert kaya ve toprakları delerek dışarıya çıkıyorsa bu mücadelemizde kolay olmayacaktır sabırla ve sebatla imanlı ve Allah’ı bilen imanlı gönüllerin çabası ile yok edilebilinir ancak. Ve Allahtan da hiçbir zaman ümidimizi kesmemeliyiz, Yüceler Yücesi Merhameti, Rahmeti ,Keremi,Lütfü…. Sonsuz Allah'tan ümidi kesmek cahilliktir.

Hayat ve yaşam ne garip diye düşündü. Muammalarla gizemle dolu. Dün yaşanılanlar bugün hiç yaşanılmamış, sanki dün diye bir şey yoktu, sanki her şey bu an ve bu saat, bugün bitince de bu yaşanılanlarda dün olacak ve şimdi yaşanılanda yaşanmamış gibi olacak ne muamma, ne gizem. Peki, öyle olunca acılar ve devam eden sıkıntılar acaba neden dünde kalmıyor ve hiç bitmemiş gibi devam ediyor? Madem öyle yaşanan hayat ve koşturmacalar, yeni günde yarın oluyor ve unutuluyor ve hiç yaşanmamışlık veriyorsa bu neden öyle olmuyor dedi. Yeni günde hayata ve yaşama sıfırdan başlayarak yaşanılıyorsa neden dün hissettikleri dünde kaldı ve sanki hiç yaşanmamış gibi, ama sıkıntılar ve acılar hiç kesintiye uğramadan ve bitmeden devam ediyordu oysa. Sanki yeni gün yeniden bir hediye, dün yaşanan ise unutuluyor? Yaşanan sona neden geri gidilmiyor gidilse idi yaşanan hatalar çok çabuk telafi edile bilinir miydi acaba? Bu gün yeni günde hata yapmadan nasıl yaşanır bu dün olduğunda hata yaptığımızı hatırlayıp üzülmemek için ne yapıla bilirdi? Aklı karıştı! Düşünmeye ara verdi. Uyandığında sabah olmuş sabah güneşi ufukta doğmak üzere idi. Yeni günün yenilenme ve yeniden var olmanın ve sırası geldikçe yaşanılan eski olup yeniden yenilenmenin yeniden canlı olmasını algılayan beynimiz yenilenme durunca acaba ne olur eski gündemi kalır yoksa… Hırsla kapıyı açtı dışarıya çıktı. Bir an nerede olabileceğini ve dün nerede olduğunu ve buraya nasıl geldiğini düşünmeye başladı. Kentte çıkan kargaşa özgürlük diye bağıranlar bir anda kendini öne atarak koşması, nefise hakkı amca yaşanılan o bambaşka yaşam boyut evet hatırlıyorum ama şimdi neredeyim? Burası burası Nefiselerin evi ama nefise ve hakkı amca neredeler? Hızla içeriye koştu kimseler yoktu ev bom boştu. İlerde çocuk sesleri geliyordu, sese doğru yürüdü sesler yakından geliyordu etrafına bakındı her şey normaldi ama ben normal değilim, yaşadıklarım yaşananlar aklı durdu sanki o anda yaşam bir durdu, yeniden hayat yeni bir dirilişle boyut değiştiriyorcasına düşünce ve irfan boyutu buğulanarak tefekkür iklimine ulaşarak boyut değiştiriyordu. Varlık sahnesinde yeniden oluşan hayat ve yaşam hayata göz kırpan yeni boyutu ile şekillenerek yeniden yeni yolda yürüyebilmesi için solan ve solgunlaşan duygu ve düşünceleri yeniden şekil alıyordu. Bir anada kaldığı yerde yaşam anında devam etmeye başladı sanki olanları hiç hatırlamıyordu.

Bugün, bir baştan bir başa bütün yeryüzü, dünya çeşit çeşit bunalım ve krizlerle buhranlar içinde çırpınıp durmaktadır. Toplumlar ahlâkî, idarî, iktisadî üst üste gelen bir sürü gaile ile yorgun ve ümitsiz, kitleler şaşkınlık içinde ve gelgitler ağında yaşamaktadır. Birinin doğru dediğine diğeri doğru değil diyerek karşı çıkıyor. Bu doğruluğu ölçecek kıstas olmayınca değer olmayınca herkes ayrı telden çalmaya başlıyor.  Gücü elinde bulunduran-Bulundurduğunu sanan- şer odaklarının, elli türlü, elli ayrı noktada yaktıkları fitne ateşleri ise bugünle beraber geleceğimizi de tehdit ediyor ve etmeye de devam edeceklerdir. Evet, günümüz dünyasında fertler hasta ve sarsık, yuva perişan ve dağınık, yığınlar hezeyan içinde ve şaşkın, kaba kuvvet temsilcileri de zalim ve insafsız kimse bilmiyor işin nereye gittiğini ve insanlığı nasıl bir akıbetin beklediğini. İşte bu şartlar altında eğer insanlık bir kez daha sahil-i selâmete çıkacaksa, bu, başka değil ancak yaşatma hissi gibi yüce ve yüksek bir idealle gerçekleşecektir. Yaşamayı yaşatmaya bağlamış, kendi kurtuluşunu başkalarını kurtarmada gören yüce bir ideallerle sağlanıla bilinir, yeniden imana sarılmak, yeniden Allah ve Resulü ile beraber olmaktan geçiyor. Yoksa insanların kendi kurdukları sahte gelip geçici kendi ideallerini yaşatmak için önümüze serdikleri model hayat tarzı idealler, İzemlerle anacak buhrana ve yok oluşa gidilebilinir. Hangi ırk ve renkte olursa olsun, insanları ayrım yapmadan ayırmadan, hangi bölge ve coğrafyada bulunursa bulunsun bütün insanlığa merhamet duygusuyla saracak ve kucaklayacak ve bakabilen, derin bir şefkat hissiyle onlara ellerini uzatan, ikbal ve geleceğini başkalarının mutluluğu adına toprak gibi ayaklar altına serebilen, hava gibi herkesin düşüncesine göre damarına karışıp her bünyede kan gibi deveran edip duran su gibi hasret ve hararetlerin üzerinde çağlayıp her yana hayat sunan ve imanı yaşayışı sergileyerek bu yaşanlara dur diyebilecek bu vicdanı engin gönüllüler sayesinde öyle inanıyoruz ki, asırlık bunalımlar sona erecek, ızdıraplar dinecek ve bütün insanlığın yüzü bir kez daha gülecektir. Yoksa ortalığı şeytana ve uşaklarına bırakılırsa bu ızdıraplar ve kaos durmayacak ve insanlık mutsuz yaşayışına devam edecektir.

 

                                                                            SON

1- http://kuranvebilim.com/html2/karisik/pisman_olmadan_once.html

( Bilge Kişi Ve İnsan -10-özgürlüğünü Arayan İnsanın Kendisi İle Buluşması başlıklı yazı kul mehmet tarafından 7.07.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu