-Bende fazla bilgim yok ama bu kitap ve tefsiri bize yeter efendim.

-Bırak şu efendim kelimesini bana John demen yeterlidir!

-Bakıyorum da efendim yıllardan beri ilk defa gözlerinizin içi gülüyor.

-Evet, bende anlayamadım hant, bende anlayamadım, haydi hemen çıkalım ben duramıyorum.

İkisi de hafiften birbirlerine bakarak gülümsediler ve evrakları toplayarak kapıdan çıkar iken genel müdür sekretere

-Henry söyle iki gün yokum işlerin başına geçsin gerekmedikçe beni rahatsız etmeyin biz villaya doğru gidiyoruz.

-Anlaşıldı efendim.

Asansöre bindiler onuncu kattan indiler ve büyük bir heyecanla lumüzüne binerek villanın yoluna devam ettiler. John tedirgin ve endişeli gözlerle hantın kulağına

-Biliyor musun yüreğime ve boğazıma sanki bir düğüm sanki taş oturdu!

-Niçin, neden efendim?

-Hani şu mısırda büromuzda eğitim alan arkadaşların çıkardığı isyan ve askeri müdahaleye zemin hazırlayan planımız sanki hiçte iyi yapmadı.. neyse evde konuşuruz şoför duymasın.

-…!!

Şoföre hitap ederken mikrofonda

-şoför şu televizyonda CNN kanalını açar mısın haberleri izleyelim

Şoför hemen denileni yaptı ve CNN kanalındaki haber kanalını açtı spiker heyecanla

- Mursi yandaşlarıyla karşıtlarının çatıştığı yerlerden biri de Tahrir Meydanı'na çıkan 6 Ekim Köprüsü oldu. Havai fişek ve taşların kullanıldığı çatışma saatlerce sürdü. Güvenlik güçlerinin zırhlı araçlarla köprüye çıkmasının ardından ortam sakinleşti. 
İskenderiye ve Süveyş'te ise Mursi yanlıları ve karşıtları arasındaki çatışmalar gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürdü.  Kahire dahil ülkenin çeşitli kentlerinde yaşanan çatışmalarda en az 30 kişinin hayatını kaybettiği öğrenildi. 

İkisi de üzüntü içinde başlarını öne eğdi. Spiker hala devam ediyordu

 -Ülkenin diğer bölgelerinde de çatışmalar gece geç saatlere kadar devam etti.  İskenderiye'de 12 ölü 200'ün üzerinde yaralı bırakan çatışmalar sıcak görüntülere sahne oldu. Göstericilerin bir kısmı havai fişek attı, diğerleri taşlarla karşılık verdi. Asker iki grubun arasına girdi, tampon bölge oluşturdu. Camiler revir olarak kullanıldı. Gelişmelerle az sonra beraber olacağız şimdi bir reklam.

Gözlerinde iki damla yaş aktı. Şoför görmesin diye ve anlamasın diye mikrofona uzanarak.

-Şu pencereleri kapatır mısın rüzgardan içeriye giren toz gözlerimizin içine girdi.

Şoför etrafına baktı hava açık ve rüzgar ve toz yoktu. Hemen pencereleri kapattı.

İkisi de başlarını öğe eğdi. Şoför aynada dikizlerken anlayamamanın şaşkınlığında olanları izliyordu belli etmeden, oysa yıllardır yanlarında çalışıyor ve onları ilk defa üzgün ve anlayamadığı bir hüzün içerisinde bulmanın şaşkınlığı içinde aklında soruluların cevapsızlığı içinde yoluna devam etti. Televizyondaki reklam bitmiş yayın canlı olarak mısırda devam ediyordu spiker şaşkınlık ve heyecanla

- Mısır'ın kuzeydoğusundaki Sina Yarımadası'nda da olaylar vardı. El ariş kentinde 5 polis memuru hayatını kaybetti. Sina'da iki güvenlik görevlisinin öldürülmesinin ardından, Mısır ordusuna ait helikopterler El-Ariş Havaalanı'na yakın bölgeleri bombaladı. Kalabalık bir grup namaz kılarken açılan ateş paniğe yol açtı.
Devlet televizyonu, Sina'da 
İsrail ve Gazze Şeridi’ne komşu iki şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini duyurdu. Ancak ordu bu haberi yalanladı.
Bölgede perşembe günü askeri noktalara ateş açılmış 1 asker ölmüştü. Güneydeki Asyut şehrinde de taraflar çatıştı, 1 kişi hayatını kaybetti. Hant Üzgün bir sesle şoföre mikrofondan

-Televizyonu kapatır mısın?

Şoför hemen denileni hayretler içinde bakan şaşkın gözlerle yerine getirdi. Şoföre arabayı durdurarak yayan gitmek istediklerini söyleyerek limuzin den indiler. Suçluluk duygusu içinde yollarına devam ettiler.

Suçluluk duygusuna kapılabilecek kadar vicdanı sönmemişlere ne mutlu idi!(2) 
Bu duyguya kapılmak mesele değil, kapılamamak mesele... her insan suçludur... her sıradan insan günahkardır... bunun bilincinde olmaları suçlarını bastırmak, ört bas içinde olmamaları önemli bir gerekçeydi. Herkes yapıyor nasılsa der geçeriz mesela diyenler şimdi ise pişmanlık içinde idiler. Herkesin işlediği bir suç, görmemezlikten gelindiğinde artık suç olmaktan çıkar, meleke haline gelir... fakat bu bizi kurtarmaya yetmez tüm insan davranışlarının iki sebebi vardır, bir insan bir şeyi ya acıdan kaçmak, ya da zevk almak için yapar, tüm suçlar da bu iki unsur üzerine işlenir, ya acıdan kaçmak için suç işleriz, ya rahata kavuşmak için. İçimizde bir ses erdemli olmanın yollarını bağıra bağıra haykırırken, işleyeceğimiz suçun cazibesi tıkar iken kulaklarını cinayet de işlerken duymayan kulakları artık o sesi duyuyordu her nedense anlayamadılar. İnsan tutunmak ister, kuru bir dala, rüzgara, denize, aya, aşka, yalana onlarda şimdiye kadar bunlara tutunmuşlardı ya, oysa şimdi gerçekler böyle değildi, ikisinin de aklında Kuranı kerim geçti birbirlerine bakarak gülümsediler. Duymak ya da görmek istemediklerimizi yok sayarak suç işlemeye devam ederiz. Ya savunma mekanizmamız her an devrede, her kelimeye karşılık verecek şekilde ayarlanmıştır artık ya şu yalan dünyada, yalan bir dünya daha kurarız yalanlara tutunacağımız kendimizi haklı çıkaracağımız ve yanımıza da alacağımız birkaç kişi ile de kendimizi kandırmak için ya peki çözüm nedir derseniz, işte Kuran ve kendimizi Rahmana el açarak af dilemek ve affetmek derim.. İşte canlı örnekleri. insan, suskun bir vicdanla hatasının farkına varıp, pişmanlık duyup, bir daha yapmamak üzere kendisini bağışlamalıdır, aksi taktirde ya kendisinden nefret eden bir benlik ortaya çıkacaktır, ya da benliği onu bir ejderha gibi yutup kendine katacaktır. Kendisiyle barış içinde yaşayan bir insan, dışarıyla da barışık olur. Suç işlemekten daha çok kaçınır. Bir de işin inanç boyutu vardır. Bu duygu insana niçin verilmiştir bu konu üzerinde düşünmek gerekir. İnsanın yaşamın idame ettirebilmesi için nelere ihtiyaç vardır? Örneğin suya vs Allah bu yüzden suyu yaratmış. Neye ihtiyacımız var? Güneşe, güneşi yaratmış havaysa havayı yaratmış içimizdeki en derin arzulara bile cevap verebilecek kadar, her şey Yüce Allah’ın mülkünde mevcuttur. Sonsuzluk hissimizi karşılamak için sonsuz bir alem olan ahireti yaratmıştır. Suçluluk duygusunun yaratılış sebebi, Yüce Allah dan af dilememizden başka ne olabilir? Eğer hiç kimse günah işlemeseydi, Allah onları yok edip, günah işleyip de kendisinden af dileyen bir kavim yaratırdı şeklinde bir hadis vardır. demek ki günahlar da, suçlar da, cezalar da tıpkı iyilik ve mükafatlar gibi insan için yaratılmış bir suçun ya da günaydın pençesine kapılıp, benim kaderim buymuş diye orada kalmayı tercih etmek büyük bir hatadır cahilliktir. Suçluluk psikolojisinin insan üzerindeki negatif yansımaları, affetmek ve affedilmekle silinir. Merhamet eden insan, ne kendisine ne de çevresine suçluluk duygusu aşılayamaz. Hem Yüce Allah merhamet edeni sever, ona merhamet eder, fakat burada ince bir nüans vardır, Ahmet beyin de filanın dediği gibi, vurdumduymazlık adına değil, bir daha yapmamak üzere affetmeliyiz kendimizi. İşte beraatın mutluluğu, özgürlüğün hazzı; kendine ve başkalarına zarar vermeden yaşamak budur. Zaten onlarda bunu yaşıyorlardı bedenlerinde ve ruhlarında.Villaya kadar konuşmadan içlerinde kaynayan volkanın ateşi ile içeriye girdiler.Kapıyı çaldı, kapıyı uşak rocky açtı,efendisinin yüzündeki heyecanı ve bembeyaz olan ifadeyi görünce sormak için tam ağzında kelimeler çıkmadan John

-Bizi rahatsız etmeyin gelenlere evde yok deyin ve telefonlarında fişini çekin,buyurun hant beyefendi yukarıya kütüphaneye çıkalım.

Villa şimdi bayağı ve sıradan geliyordu gözüne hem çok büyük ve mutsuzluk kokan havası vardı. Gereksiz tablolar ve büstler ilk defa böylesine hissediyordu oysa ne değerler vererek almıştı bu eserleri ve bibloları şimdi ise mutsuzluk okunuyordu suratında. Hepsi kan kokuyordu adeta. Sanki kendiside yılarca onlar gibi ruhsuz yaşamız onlardan hiç farkı yokmuş gibi geldi. Bunu fark eden hant hant gıpta ile seyretmeye başladı.  Hastalıklı bir durumdu galiba benim şimdiye kadar yaşadıklarım diye aklında geçirdi. Bu durumu kötü bir şey olacakmış hissi duymadan ben yıllarca nasıl yaşamışım, sürekli bir tedirginlik, duymadan bir büst gibi bomboş soğuk bir ruhla bom boş hoş olmayan bir endişe hali ile ya da nedensiz bir korku duymadan diye düşünür iken hantzın kendisine seyrettiğini görünce merdivenleri hızlı hızlı çıkarak kocama kütüphaneye geçtiler. İkisi de elbiselerini askıya asarsak koltuğa oturdular ve derin bir nefes aldılar. Kütüphane çok zengin bir içmimar ile süslenmiş dekore edilmişti.  Villa şıklığın ve estetiğin kaynağına davet ediyor gibi ama hiç alakası olmayan havası ile yalnızlık kokuyordu. İhtiyaçlarını ve imkânlarını en doğru biçimde zorlayarak yapılan sütunlar insan yaşamından uzak bir görüntüsü ile harmanlamasından uzak, günümüzün değil yarınların trendlerini yakalamanısı sağlayan çizgisinden uzak, bir ürkütücü gölgesi ile duvarların şekilleri uzay ilişkilerini görebilme, renkleri ayırt edebilme, zihinde canlandırabilme gücüne sahip, canlı, renklerle istenilen görüntüden uzak cıyak cıyak bağıran bir zevkle süslenmiş duvarlar. Yerler en pahalı tasarım ve dekorasyonla yapılmış, yerler yarısı kaymaz akustik ver boy yer döşemeleri ile döşenmiş, diğer yarısı beyaz afyon mermeri ile döşenmişti. Tüm bunlara sahip olurken villa kalite ve zarafetin ince çizgileriyle yeniden tasarlanmıştı.

Hayatlarında sanki ilk defa böylesine nefes alıyorlamışcasına kütüphanedeki yalnızlık kokan havasını ciğerlerine çektiler. Kütüphanede bir kelebek veya çiçekli dala konmuş bir kuş resmine dalmak için bekleyen yüzlerce altın yaldızlı varaklı kitaplar mahzun duruyordu o şatafatın ve zenginliğin içinde. Sanki kitaplar bu boğucu ve sıkıcı ortamdan gitmek için bir kapı ve yol arıyordu, okuyucusu ile buluşmak için, onlarla sarılmak ve can dost olmak için! Bu sayfalarımızı ne zaman kim açacak, sevgi ile diye bekleyen yüzlerce hazinelerin, saklı olduğu umman bilgi deryası,  okuyucularımız ne zaman gelecek diye birbirlerine şaşkın ve manasız gözlerle bakan kitaplardı sanki! Bu sayfalarımızdaki bilgileri hazineleri ve anlam ve mana dolu şifreleri okuyacak olanları bu mutlu ve mesut günlere ne zaman kavuşacağız, diye düşünüyordu. Kitaplar camdan süzülen parlak ışığa bakarak ve iç açıcı baktıkça yaz tatilinin hayallerine kapılmaktan kendimi alamayan bir delikanlı gibi heyecanla okuyucusunu bekleyen kütüphaneye girdiler. Baharda açan alıç yemişlerini yiyen çocukların ve satıcı amcaların sesleri, mutluluk naraları duyulacaktı sanki ötelerde ve gelip bir soluk almak için, bir kitap alıp okuyacak diye bekleyen kitaplar ve kütüphane. Okuyucusu okuduğu parça ile ilgili, sorular soracak, ben hemen hazır ve bilgi dolu cevaplar dolu sayfalarımı sunacağım, diye bekleyen Kitaplar ve kütüphane. Sonra biz artık yeter satıcı amca, git birazda evinde çocuklarınla dinlen, diyeceğiz sözüne hazır bekleyen kitaplar ve ansiklopediler cilt cilt.

( Edepsizler Topluluğu-4.bölüm başlıklı yazı kul mehmet tarafından 13.07.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.