Bir defasında hüzün sonsuzmuş
hep bende kalacakmış
Gibi hissettiren bir nağme sürüyordu hoyratça
içimde beni yakalamış
Sonsuz bitmeyen yollara beni
sürükleyen
Mecbur bir yolcu gibi yakama yapışmış
İçinde hasret öyle eski çamur kokan kokusu
Otobüse sinmiş
Zorlu taşlı öyle uzun bir yol ki,
Bu yolda kaybolmayacak gönül bulunmaz
Kin kusan insanlar binmiş
O yollarda kaybolmayı ben seçmemiştim
Nefsim seçmişti aptal nefsim
Düze çıkmayı beklerken umutla,
Önümüze aşılamayan yolların yokuşu
Bir çorap gibi örülüyordu vaveyla
Ruhuma sordum sen neden uyarmadın
diye
Nefsine sordun farkında olamamıştım
Şimdi niye bana sordun diye.
Şimdi tükenmez bitmek bilmeyen
Kin kusanların içinde bin bir ızdırapla
Tüm mesafelerin acısını kini kusuyorum
Kalbimin derinliklerinde
Bundan haberi olmayan nefsim
Gururla oturmuş başköşeye keyfinde
Ruhun ve ben seneler süren hasretin
Kavuşmanın kor alevinde alev alev yanar iken
ikindide
Acılarla kaybolmuş bir sevgilinin ölü
bedeni
Musalla taşında gören sevgili
Kendiside kalbimde boylu boyunca
Musallaya uzanan suretini gördük
Acısını ızdırabını yaşadık beraberce
Bu musalla taşındaki acı çok derindi,
Keskindi, acımasızdı
Halimize şükrettik oturduk sessizce koltuğa beraberce
Şimdi bizde aynı yolda
gördüklerimizin acı olmadığını
Tahammül sınırlar içinde
dayanılabileceğini öğrendik
Aynı kapılarda, aynı yollarda, aynı koltukta
aynı otobüste
O yollar çok uzakta ama gördüğümüz acının
yanında
Bu bir anlık mutluluk sayılırdı.
Nerde başlıyor yolculuğumuz bil sekte
Nerde nasıl bittiğini göremediğimiz
yolda
Yüceler yücesi Allahın gücünde sınır
olmayan
Kendi nefsimizle sınır koymaya
çalışan insan
Bir an yaşadığını azap sanır
Lakin otobüste yaşadığımızı sandığımız acının
o musalla taşındaki azabın yanında
yaşadığımızın mutluluk olduğunu bilmez bir an aldanır.