Gülüp geçiyorum bazen
hem kendime hem insan denen bilinmeze. O bilinmez ki; kendinden bile bihaber. Her
birimiz bir yumak değil miyiz? Dolanmış ve çözülmesi mümkün olmayan.
Kendi içimizde
karmakarışık iken bir de dolanmışken diğer yumaklara sormayın gitsin.
Umarsız kimi hatta
çoğumuz umarsızız: Kendi sorularımıza cevap bulamamışken sayısız bilinmeyenle
dolu sayısız insan. Ne formül yeter çözmeye ne de bilim dalları yeterli gelir.
Sayısız yanlış
anlaşılma, sayısız teferruat ve sonu gelmek bilmeyen afakî uğraşlar.
En kötüsü de yanlış
anlaşılmaya meydan vermek. Öyle ya; kim kimden mesul ya da kim neyin derdinde.
Ne çok şey gizleriz
yabancılardan, bırakın yabancıları çevremizden ve hatta kendimizden. Evet,
kendimizden…
Kendi gölgesinden bile
korkan, farkındalık düzeyini yitirmiş nicesi.
Uzar ve kısar gölgeler.
Bazen tek yoldaşımız gölgemizdir. Bazen tek yoldaşımız yalnızlığımızdır. Ve
bazen tek yoldaşımız umarsızlığımızdır: Ne çok şey ne çok insan algılarını
kapamışken bir de algıları durmaksızın açık olanlara ne demeli.
Ve mesuliyetler,
gereksinimler, gerekli gereksiz sayısız teferruat… Uğraş dur derdini anlatmak
için…
Uğraş dur yansıtmak
için ne varsa içinde biriken. Kimi yanında ama çoğu da uzağında.
Kimi yalın ve olduğu
gibi; kimi muamma.
Ama yine de önem arz eden
tek husus: Kaybolmuşken, içinde parlayan o ışığı çıkarıp pusula mahiyetinde
kullanmak.
İnancım o ki; her
birimizin içinde gizli birer hazine saklanmakta. Tek önem arz eden o cevheri
keşfedip mümkün mertebe ortaya çıkarmak.
Yoksa halen dönmeye
devam eder miydi dünya denen düzenek?
Yoksa hala dünyaya
gelir miydi o masum bebekler?
Yoksa hala gerçekleşir
miydi ümitler?
Yoksa hala uçuşup durur
muydu hayaller?
O kadar engin ve mavi
ki gök ve o kadar engin ki ulaşılmayı bekleyen o uzak mesafeler. O mesafeler
ki; tek bir adım ile başlayan yolcuk ile keşfedilmeyi bekliyor. Tıpkı
keşfedilmeyi bekleyen sayısız mefhum gibi. Evet, sayısız mefhum: Harmanlanmış
ve bıraktığı ya da bırakacağı tortu ile çözülmeyi bekleyen…
Bilinç gibi, bilinçaltı
gibi, ego gibi, benlik gibi. Kısaca duygularımız ve emellerimiz. Belki de
düşlerimiz; yeter ki umut dolu olsun ve ufka uzansın. Yoksa neye yarar ömür
dediğimiz…