Henüz çok erken, günün ilk ışıkları

Ve soğuk bir hava,

İstanbul’un orta yeri;

Deniz kıyısında kırık bir masa.

Derken oturdu kadının biri.

Belli ki efkârlı,

Belli ki derinden yaralı.

Derin bir acı gizlenmiş gözlerinde.

Öyle ki martılar bile çoktan olmuş sus pus

Beklemekte kadını nöbette:

Kaçıncı nöbet,

Kaçıncı hüzün

Derin bir sızı yakarken için için.

 

Sus pus kadın,

Gözleri uzaklara dalmış

Ve bakmakta derin derin.

Dalgalar öylesine sessiz

Yalarken kıyıları

Yeter ki ağlamasın kadın.

Çehresi öylesine süzgün

Ağlamaklı gözlerinde kıyısız hüzün.

 

Sabahın bir vakti,

Yeter ki ilişmesinler ona

Suçlu belki de ve

Acısını katık yapmış

Akan o inci tanelerine.

Bir kadın; ıssız

Ve İstanbul kadar yılgın.

Ne umarsız ne de öfkeli

Çaresizliği her halinden belli.

 

Yalnız en az İstanbul kadar

İstanbul ağlamaklı en az onun kadar.

Kuru kalabalık tüm yaşanan

Bir anne şevkatiyle

Bastı İstanbul kadını bağrına.

Yalnız ve terk edilmiş:

Biri İstanbul,

Tarihin eşsiz şehri.

Biri kadın,

En az İstanbul kadar dertli.

( İstanbul Ve Kadın başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 6.03.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu