Beklemezken ve
bilinmezliğin gölgesinde yüz yüze geldiğimiz kaçınılmaz her ne ya da her kim
ise.
Belki de aynamız
bakmaktan ve görmekten kaçındığımız tam da aksimizi yansıtan. Kimselerin
bilmediğini bize gün ışığı gibi yansıtan o kaçınılmaz gerçek. O gerçek ki;
inkarı ile geçmiş koca bir ömür.
Gizem dolu, bilinmezlik
yüklü, dipsiz bir kuyu diğer bir deyişle. Ve ne varsa ömür boyu çözümsüzlük ile
nihayet bulmuş öyle ki artık vurdum duymaz bir tutumla yok saydığımız.
Ne çok şey var
bilinçaltının gizemli katmanlarında.
Oysa ne kadar bariz ve
yalın gözükmekte tüm saklanmışlık ve içimize akıttığımız.
Kim bilir kimler neler
nelerle karşılaşmaktan kaçınıyor bilip bilmeden.
Korkular ta derinlerde
temelde yatan. Ve doğrular itirafı mümkün olmayan. Ve yanıtlar karşımızda ayan
beyan. Ya biz? Problemin varlığından bihaber iken nasıl da gel-gitler
yaratmakta o çözüm bekleyen sayısız bilinmez.
Geliştirdiğimiz sayısız
savunma mekanizması yoldaş saydığımız. Sayısız duygu karman çorman öfkemizi
tetikleyen. Sayısız insan kaçtığımız. Sayısız müphem dolu yaşanmışlık ve
yaşanmamışlık yaşama ihtimalini çoktan elediğimiz.
İnsan kısaca çözülmeyi
bekleyen hatta bir soru yumağı olduğu farkında lığına bile sahip olmayan. Ve
derken diğer bilinmezliklerle yolu kesişip daha da karmaşık bir hal alan
birbirine girmiş, arapsaçı olmuş sayısız yumak daha.
Sayısız örnek ile
benliğimizi koruma altına aldığımız savunma mekanizması:
Bazen yüceltme adı
altında ki giderilemeyen fizyolojik ve sosyal kökenli arzuların bazı uğraşlarla
giderilmeye çalışılması.
Ve yarattığımız sayısız
bahane bir diğer alt küme savunma mekanizmasına dair. Mantığa bürünme olarak
ifade ettiğimiz ne kadar da çok bahane saklıdır günlük hayatımızda. Hatta ve
hatta farkına bile varmadan baş vurduğumuz sayısız gerekçe.
Ve ödünleme…
Bir alandaki
başarısızlığını başka bir faaliyette başarı kazanıp gidermek gibi.
Kızgınlığımızı, öfkemizi
başka insan ve olgulara yöneltip ilişki arz etmeyen varlıklarla dindirmek gibi…
Yön değiştirme olarak addedilen ve sıkça uygulanan bir diğer gösterge işin
açıkçası.
Çoğumuzun yaşadığı
başarısızlığın nedenlerini başkasına aktarma olarak nitelediğimiz yansıtma adı
altında diğer bir alt küme yine…
Polyanna davranışı diye
nitelenen, bastırma olarak kabul gören, saplanma ve inkâr gibi sayısız
mekanizma.
Kısaca yadsınamaz ve
hayatı kolaylaştırıyor diye inandığımız bir tutumlar zinciri.
Bir noktaya kadar zira
aşırısı ruh sağlığının bozulmasını tetikleyecektir.
Ve gerçekler:
Kaçtığımız, yadsıdığımız, inkar ettiğimiz, bizi korkutan ne varsa…
Ya değişim ya da
değişimin gerekli olup olmadığı gerçeği. Bunu yadsımak mümkün mü?
Bir yere kadar…
Mümkün mü gerçeklerden
kaçmak ya da insanlardan. Bırakın hepsini bir kenara, kendimizden nereye kadar
kaçabiliriz ki?
Korunaklı dünyamız bizi
nereye kadar koruyabilir, söyleyin. Hatta ve hatta korunaklı olduğuna
inandığımız ama her an orta ölçekli bir depremle dahi yıkılmaya meyilli
dünyamız. Yoksa fanus mu demeli? Kırılgan, camdan yapılmış, narin, naif kısaca
güven arz ettiğini sandığımız ama her şeyi ayan beyan yansıtan.
Hangi noktaya ya da
nereye kadar kaçabiliriz hem kendimizden hem gerçeklerden.
Ve kaçınılmaz son:
evrimden geçmesi gereken bir mekanizma: Biyolojik, duygu yüklü, etten kemikten
ve naif bir ruhtan ibaret. İbaret desek de bir o kadar dirençli. Hiç olmadığı
kadar dirençli üstelik ama yine de hassas bir noktası bulunan.
Değişim: Bize dair…
Evrim: kaçamadığımız ne
varsa…
Metafizik yöntem
itibariyle bir olguyu niteleyebiliriz. İkinci bakış açısı ise diyalektik
yöntemdir. Ve buraya kadar süre gelen anlatım bakış açısıyla rahatlıkla iki
kollu irdelenebilinir. Diyalektik yöntemde olgu, evrimsel hareketi
gözlemlenerek anlaşılmaya çalışılır.
Evrende bütünü
itibariyle hiçbir şey ve hiçbir insan ne hareketten ne de değişimden
korunmuştur. Süreç içinde her şey bir oluş bütünlüğü içinde akıp gider.
Varlığın kendi içinde süre gelen güç yani oto dinamizm olguyu sürekli ve kesintisiz
bir değişime tabi tutar.
Ve sonuç: Adım adım
yaklaştığımız, farkında olsak da olmasak da.
Ve etkileşim… Doğayla,
insanla, kendimizle yüzleşmemiz gereken. Bir süreç: Kısa ya da uzun vadeli. Ama
olması gereken: İnsan olmak adına, mutlu olmak adına, yaşamak adına…
Değişim kısaca
kaçınılmaz ve var oluşun sürekli dinamiği: Bir süreç, bir gelişim evresi. Tek
bir hücreden ölüme uzanan yolda yaşanası ve ola gelen…