Sabırsız düşler çığlık
çığlığa. Uyan ve bitsin bu kâbus diye feryattalar. Mümkün olsa uyanmaz mıyım,
mümkün olsa perde çekmez miyim bu drama.
Tek kişilik oyunumdayım
bir ömür. Figüranlar başrolü çalma telaşında. Yitip gitmemi istiyorlar. Sanki bu
düzenekte bana bir yer yokmuş gibi itekliyorlar.
Yanılgılar diz boyu,
yürüdüğüm yol öylesine tümsekli ki. Köşe başında silik siluetler görüyorum ve
gölgelerin arasında ısrarla bağırıp, kahkahalara boğuluyorlar. Kim neyin
derdinde, ah bir anlasam…
Sıktım sıyrıldı her
birinizden. Ne vardı bunca isyana. Oysaki isyan etmesi tek gereken benim. Tövbeler
tövbesi, nasıl bir hakkım olabilir ki inkâr etmeye benliğimi. Dilimin ucunda
binlerce sözcük ve bilinçaltım bir bir kusuyor saklı ne varsa. Farkındayım her
şeyin, farkındayım sahte düşlerin, farkındayım kabaran dalgaların.
Akıntıya kürek
çektiğimin öylesine bilincindeyim ki diğer yandan ama bir o kadar da mecburum.
Niyetim saklı yüreğimde
ve nezdinde tüm gerçekler Yaradan’ın. Gözler görmüyorsa çok üzgünüm.
Afakî bir mücadele işin
kötüsü ve attım pembe gözlüklerimi. Tüm görüntülerin bir yanılsama olduğu gün
gibi aşikâr.
Vuran dalgalar öylesine
hırçın ve zalim ki kaya bile zor dayanır. Lakin yavaş yavaş aşınmakta da. Yürek
mi dayanır.
Nedir altında yatan bu
gizemin söyleyin suç mu sevmek, suç mu son damlasına kadar insan olmak.
Dilim yandı bir kez. Sessizliğimi
muhafaza etmek zorundayım. Diğer yandan bas bas bağırmakta iç sesim. Bir tek
ben duyuyorum ve tabii ki tek dayanağım O.
O kadar asil ve naif ki dile getirmek
istediklerim. Hayır, tövbeliyim bu sefer. Ne şikâyet ederim ne de yansıtırım. Değil
çığlıklarım suskunluğum bile yanlış telaffuz edilmekte.
Gerçekçi olmak mı bardağın
kalan yarısını boş görmek yoksa kötümser olmakla eş değer mi. Ne değişir ki. İsterse
ağzına kadar dolu addedin. Lakin kanımca bardağın ne yarısı dolu ne de bardak
kaldı geride.
Kıran çoktan kırmış
bardağı da kalpleri de.
Sıradan mı farklı mı
addedilen. Hiçbir şey fark etmiyor artık. Çünkü siz ne kadar uğraş verseniz da kim
olursa olsun karşınızda çoktan kafasındaki profile yerleştirmiş sizi.
Anlamını yitirmiş onca
duygu. Duygular bile kapılmış sert esen rüzgâra mümkün mü sürüklenmemek sele
kapılmış giderken. En azından varılacak nokta belli.
Dünyanın merkezi
değilim lakin sinsi ruhlar kendini değil dünyanın evrenin tepesinde görüyor.
İyi niyet ve sevgi
adına ne varsa kurutmaya çalışan ve başarma gayreti içersinde olan herkese
teşekkür ediyorum.
Anlamak mı anlaşılmak
mı yoksa her ikisi de afakî bir uğraş mı?
Cevabını biliyorum
artık.
Hükümsüz ve sorgusuz
bir dünya tek hayalim ve sevginin, aşkın ve duyguların köreltilmediği.
Tabii ki hala kaldıysa
bu mefhumlar. Olsun, ben yine de saklıyorum içimde her birini üstelik. Hiç de
belli olmaz belki hayaller bir gün gerçeğe döner.
Saklamalıyım da
üstelik. Sorumluyum lakin en az sizlerin olduğu kadar. Tabii ki bir gün
gözlerinizdeki perdeyi çektiğinizde tüm gerçekleri tüm çıplaklığı ile görme
ihtimali uzak bir olasılık olsa da…