Yüksek ökçeli
ayakkabıları ile öylesine hoş ve endamlı duruyordu ki. Bakışlarındaki ışıltı
yıldız parlaklığında, yüzündeki aydınlık güneş tadındaydı. Tutkulu değildi
sadece zarifti, güzel değildi ötesinde vurgundu kalbi yetinen gönlün aşka
paralel seyreden duygu bütünlüğü ile. Duyguları dalga dalga yükselip
alçalıyordu ilerleyen saatin ahengi tadında. Sevginin kardeşiydi, merhametin
önde giden saflığı ve yürek burkan hüznüyle. Çağrışım yapan hüzün değildi oysa
olsa olsa yüzünde beliren o mütebessim. Yalnızlık değildi okyanus boyunda
seyreden ıssızlığıydı duyumsadığı ve diğerlerince duyumsanmayan ne varsa. Silik
değildi ama silmişti çoğu mefhumu hayatından. Silinmeye tahammülü yoktu, silmek
ise mecbur bırakıldığı bir şıktı. Yoksa ne bir seçimdi ne de arzu. Arzusu olsa
olsa katmer katmer yığdığı ve çoğunun tenezzül etmediği bir özendi hayata karşı
hissettiği.
Anlık değil ömürlük,
sözde değil özde ve ne varsa bir bir sıraya koyduğu sayısız sunum kâh kendine
dair kâh sevgiye…
Derin bir iç geçirip,
devam etti yoluna ve bir yandan günün muhasebesini yapmakla meşguldü zihni. Ne
zihni rahat verirdi ne ruhu ne de çelişki dolu gönlü. Gönlü kadar engin dünyası
ile müsemma idi adı Gönül’ün. Gönül gönülsüzdü çoğu şeye ve bir o kadar
gönülden sevdalıydı hayata. Ne yalnızlığı yadsırdı ne düşlerine kepenk vururdu.
Mutluluk ise diğer adıydı kendine verdiği değer kadar ve bir o kadar saygın idi
çoğu insanın gözünde her ne kadar amortize ettikleri olsa da. Zorluklar kadar
zordu kimine göre ve asla da inkâr etmezdi içine düştüğü onca yanılgı ve
çelişkiyi.
Sıklaştırdı adımlarını
öyle ki yağan yağmura bile engel olamıyordu hızına. Hep hızlıydı hayatta ama
bir farkla. Hemcinslerinden onu ayıran da bu idi. Ne çapkındı ne basit ne de
hata yapmaya meyilli. Rahmetli annesi idi onun tek örnek aldığı kişi. Ve koca
ömrünü tek bir erkeğe duyduğu aşkla geçirmişti kadın. Öyle ki dillere destandı
anne ve babasının o büyük aşkı. Ve örnek aldığı bir diğer özellik de böylesi
ulaşılmaz ve vazgeçilmez bir aşktı. O noktaya kadar sözü vardı kendisine. Bir
kez sevip bir kez verecekti o büyük sözü. Ne ikinci ne üçüncü ne de çoğul
aşklar asla yer tutmazdı karakterinde. Ömür boyu bulamayacağını bilse bile
öylesine kararlıydı ki yapacağı seçim öncesi. Ve önsezilerine güveniyordu pek
çok konuda onu yanıltmayan altıncı hissine.
Gecesine gündüzüne
katardı okulda. Dersi bitse bile kapanır odasına ve deli gibi çalışırdı. Zor
bir mesleği vardı Gönül’ün. Akademisyen kimliği ile de ayrıca mücadele
veriyordu üniversitede. Okumak ve çalışmak ile öylesine bütünleşmişti ki ruhu
ve öğrencilerinin de gözbebeği idi. Her biri özeldi onun nezdinde ve farklıydı
karakter ve sahip oldukları itibariyle. Zor ne varsa tercihiydi. Zor bir hayat,
zor bir dost ve zor bir karakter. Kolaya kaçmadığı için hep zorlanırdı ve
tadını böyle çıkartırdı hayatın. Az ama öz, zor ama bir o kadar meşakkatli ve
doyurucu ne varsa dâhildi gündelik yaşamına ve ufuktaki hayallerine de.
Yıllardır görmediği bir
arkadaşı ile buluşacaktı o gün, ta çocukluk yıllarından kalma eski ama
eskimeyen bir dost. Az dostu vardı ama yürekten sırdaştı her biriyle. Zor
severdi ama sevdi mi de ömrünü ve kendini sunardı dostunun önüne. Belli
belirsiz gülümsedi bir kez daha. Yüzünden tebessüm eksik olmazdı Gönül’ün en az
gözlerinden eksik olmayan yaşlar gibi. Ve gurur duyardı duygularıyla en az
kendisiyle barışık olduğu kadar. Ve anlamazdı da insanları nasıl oluyor da
gözyaşlarını saklayabiliyorlar diye ve her nasılsa şen kahkahalarından yanına
varılmazdı çoğu insanın ama gelin görün ki kim ki bu denli neşeli olan, eğer ki
bir açsa içini omzuna yaslanır ve hüngür hüngür ağlardı.
Oldukça da heyecanlıydı
diğer yandan giderken randevusuna. Evet, çocukluk arkadaşı idi buluşacağı ama
aynı zamanda da ilk aşkıydı Gönül’ün. Aslında Gönül idi Seyit’in ilk aşkı ve
yıllarca bihaber aşkından aynı sırayı paylaşmıştı Seyit’le. Yurt dışına
gittikten sonra tesadüf eseri bir arkadaşları vasıtasıyla iletişime geçmişlerdi
yeniden. Seyit’in duygularından haberdar eden yine bu ortak arkadaşları
olmuştu. Ama ne var ki, Seyit Gönül’ün bildiklerinden habersizdi.
Gönül bile inanamıyordu
kendine randevusuna nasıl bu denli istekli gittiği konusunda. Seneler olmuştu
görüşmeyeli iki eski arkadaşın ve dün gibi aklındaydı Seyit’in yüzü ve tüm
özellikleri.
İç sesi avaz avaz
bağırıyordu günlerden beri. Yoksa asla gitmezdi bu buluşmaya. Farklı duyguların
esareti ile daha da hızlandı adımları.
İşin ilginç yanı Sevgi
de gelecekti o gün. Seyit’in durumundan haberdar olan ve ikiliyi buluşturan
Sevgi. İdi. Sevgi ile pek araları yoktu aslında Gönül’ün. Hatta bir anlam da
verememişti Sevgi’nin neden aracılık ettiğine ama yanılmıştı işte. Ne kadar haz
etmese de Sevgi’den kızıyordu kendine. Zira hep uzak dururdu okulda Sevgi’den.
Fazla sosyal bir kızdı okulda. Sosyal olmasının yanında fazlaca sokulurdu
insanlara ve özel hayatlarına. Ve hep koz olarak kullanırdı öğrendiklerini. Bu
yüzden Gönül hep uzak durmuştu Sevgi’den. Ve şimdi görüyordu ki; hayatında ilk
kez de olsa yanılmıştı.
Buluşacakları kafenin
önünde durup çeki düzen verdi üstüne başına. Yanında ne ayna taşırdı ne de
makyaj malzemesi ve ilk kez kızdı kendine bu ihmalkârlığı yüzünden.
Ayırttıkları masa önde
bir yerlerde olmalıydı. Kafeye girdikten sonra, gözleri ile taradı etrafı ve
yanına yaklaşan garsonunu yardımıyla işret ettiği masaya yöneldi.
İşte tam da karşı
masada oturuyordu Seyit ve henüz görmemişti Gönül’ü. Gözüne daha hoş ve
yakışıklı gözüktü Gönül’ün. Uzaktan bile ona bakmak öylesine heyecanlandırmıştı
ki…
Yavaş adımlarla masaya
yönelmişken bu sefer de Sevgi’yi gördü masaya doğru yaklaşırken. Ve inanamadı
gözlerine Gönül. Karnı burnundaydı Sevgi’nin. Hiç bahsetmemişti oysa Sevgi evli
ve hamile olduğundan.
-Ne çıkar ki,
Diye geçirdi içinden.
Deli gibi çarpıyordu
kalbi Gönül’ün. Tam masaya yaklaşmıştı ki, Sevgi seslendi ona.
-Gönül, canım,
buradayız.
Her zamanki kibarlığını
muhafaza eden genç adam uzattı elini genç kıza.
-Gönül, bu ne güzellik,
merhaba,
Demesine kalmadan öpüştüler.
Yerinden zar zor kalkan Sevgi de en az Seyit kadar mutluydu Gönül’ü gördüğüne.
-Canım, hoş geldin.
Her ne kadar bu denli
içli dışlı bir üçlü olmasalar da her şey öylesine mutluluk ve hoşluk vericiydi
ki Gönül için…
-Birinci yıl evlilik
yıldönümümüzü yalnız kutlamak istemedik Gönülcüm. Ne de olsa eski arkadaşlar
değil miyiz…