Sürecin nasıl işlediği konusunda hiçbir malumatım yok açıkçası. Gerek süreç gerekse kapsam dâhilindekiler inanılmaz önem taşımakta ek olarak. Fakat gidişat kelimenin tam anlamıyla kapsama alanım dışında her ne kadar tarafımca muhteviyatından yüzde yüz emin olduğumu düşünmüş olsam da hem de ilk günden beri.

 

Üstüne üstük açıklama yetkim, olasılığı dahi ihtimal dâhilinde bile değil. İşlevsel boyutu ise bir o kadar durağan zira fiiliyat bazında bir o kadar yetersiz ve sıra dışı bir dışa vurum söz konusu.

 

En az kafamın karışıklığı ile paralel seyretmekte her şey.

 

Hayata karşı duyarsız ve vurdumduymaz mıyım? Ne yalan söyleyeyim, ruh durumuma göre değişik bir tutum sergilemekteyim. Her ne kadar duyarsız kalsam da zaman zaman içsel analizim yukarı seyreden bir grafik çizmekte. Tabii ki neye ne ölçüde yanıt bulduğum da tartışılır.

 

Belki de dolunay zamanı artan hissiyatımız gibi aydınlık seyretmekte gece, manen içimizi aydınlatan ışık sayesinde.

 

Gördüğüm mü görmek istediğim mi? Kim bilir, belki de bir ömür boyu yanmayan o lambanın düğmesini çalışır vaziyete getirmek tüm gayretim. Keza ara ara yaşamışımdır bu karartma evrelerini.

 

Bir o kadar da karışık bir döngü içinde bulunduğum. Kısır idi en başında ama en azından süreci lehime işletmeyi başardım. Sebepleri ve sonuçları ise tartışılır.

 

Evet, karışık bir süreç tanımlamaya çalıştığım ki ben bile işin içinden çıkamazken betimlemeye çalışıyorum tüm bu olanları.

 

Neresinden tutarsam tutayım bir şekilde elimde kalıyor bu yapbozun parçaları. Aslında benliğim koca bir yapboz. Hala bulamadığım onca eksik parça var ki…

 

Labirentin sayısız çıkış yolu olduğunu bilmek de kolaylaştırmıyor işi nitekim daha da kayboluyorum her ne kadar çözüme ve sonuca yaklaştığımı tahayyül etsem de.

 

Madalyonun arka yüzü ise ayrı bir kaos. Kendimle olan savaşımda her geçen gün kazandığım zafer yüzümü güldürmüyor değil doğrusu ve akabinde onca yenilgi. Güç ve zafiyet: inanılmaz bir bileşke…

 

Zaman zaman uzağında dursam da insanların bir o kadar sarıp sarmalıyorum varlığımı ve sevdiklerimi. Kıymete binmek bu olsa gerek.

 

Tanrım, nasıl bir ruh bahşetmişsin biz kullarına…

 

Kayıp ruhum engebeli yolları aşmaya çalışırken her geçen gün gizli kasalar keşfediyorum içi yüklü ve anahtarı yine benliğimde saklı.

 

Süreç nasıl mı başladı?

 

Çok zaman geçti üzerinden ama yine de dün gibi. Ve dün gibi seyrelmekte zaman.

 

Henüz bu kadar kaybolmamıştım seneler evvel. Ya da bir o kadar cahil ve bilinçsizdim kendimi henüz keşfetmediğim o dönem zarfında.

 

Sadece ve sadece üzerime düşen hangi görev ve sorumluluk varsa onları ifa etmekle meşguldüm bir asır evvelinde. Yolunda giden o gidişat: Herkes gibi, paranın sıcaklığı ve yüreğimin buzu.

 

Rutin, meşakkatli ve bir o kadar kendinden bihaber bir robot misali. Ama en azından uyum arz ediyordum o ıssız kalabalığa ve bir o kadar kalabalıktım kendi ıssızlığımda. Belki de öyle kalmalıydım ve herkesi, her şeyi ve pek tabii ki de kendimi olduğu gibi kabullenip sürdürecektim bu yeknesak yolculuğumu.

 

Ne var ki aktarma yapmanın vakti çoktan gelmiş de geçiyordu bile. Ama en azından bir o kadar da halis munis yaşayıp gidiyordum bir o kadar sessiz ve kabullenmiş ve kanıksanmış haricindekiler tarafından.

 

Ara durakta inip, yeni bir süreci adımlamam her şeyin sıfırlanması anlamı taşımaktaymış da buna yeni vakıf oldum. Tamamen bir kafa karışıklığı öncesinde yaşamadığım.

 

Sayacın sıfırlanması ve keşif sürecinin işlemeye başlaması.

 

Onca sene devrildi ama keşif süreci tamamlanmadı gitti.

 

Kendime uzak ve bir o kadar yakın. Ve diğerleriyle olan dirsek temasım: Zaman zaman doğru zaman zaman ters orantılı seyretmekte.

 

Bireysel çabalar, toplumsal doneler ve bir o kadar istisnai durum. Son zamanlarda şunu görmekteyim ki; aslolan yolculuğumun istikametinde almam gereken onca karar. Kimi zaman kalabalık ve bir o kadar yalnız. Ve feyiz alınması gereken onca öğreti ve bir o kadar yanılgı muhalif olmam gereken.

 

Gönülden sevdiğim, değer verdiğim kim varsa…

 

Yetinmeyi öğrenmek ise hayatın bana öğrettiği en büyük ders. Uçuk hayallerim az törpülenmedi değil doğrusu ama yine de enginlerde kulaç atmayı terk edemedim gitti.

 

Farklılık arz etmek… Kime göre ne olabilir ki bunun kıstası? Artık ilgilenmiyorum doğrusu zira kabul görmek ya da kabul ettirmek gibi bir mecburiyet taşımıyorum hele ki insanların binlerce yüzü olduğunu keşfettiğimden bu yana. Bir o kadar farklı olmak hele ki muhalif yapım yok mu…

 

Ve ne varsa beni ben yapan…

 

Her kim ise canımı yakan…

 

Ve rüzgâr hangi yönden eserse essin.

 

Gerçi günler birbirinin devamı gibi gözüküyor ve belki de olduğum yerde sayıyorum çoğuna göre. Eğer ki hoşnutsam ve görüp hissedebiliyorsam resmin bütününü hiçbir şey önem arz etmiyor artık.

 

Asla narsist değilim ama bir o kadar da benliğimi önemseyip özümsemekteyim. Ve türedikçe sevgi denen mefhum içimdeki ışığın daha da kuvvetlendiğini görmek bir o kadar mutlandırmakta.

 

Ve bir o kadar karışık ve çekilmez ama yine de kabul görme eğiliminde.

 

Yalnızlığın boyutu ve açılımı ise her geçen gün kılıf değiştirmekte tarafımca. Farklı ve bir o kadar sıra dışı bir duygu. Aynı zamanda zorlayıcı ve yorucu ama bir o kadar da keyifli bir süre keşfin boyutu ve ayrıntıları.

 

Çok şey bildiğimi sanırdım ve o kadar da kaniiydim ki buna ve gördüm ki koca bir cahilmişim. İnsanlar, sarf ettikleri sözcükler ve görünmeyen boyutları ilham kaynağım özellikler odaklandığımda.

 

Bu yüzden saygı ve sevgi duyduğum sayısız insan mevcut yakınımda her ne kadar çok uzağımda algılansalar da: Tanımadığım, tanıdığımı sandığım, tanımamama rağmen benden bir esintiymişçesine.

 

İşte bunu seviyorum: Aydınlanmak ve aydınlatmaya meyilli ve tabii ki de zaman zaman onay alma ihtiyacı. En azından aydınlanma sürecinin bir ömür boyu süreceğine de vakıfım en az adımdan emin olduğum kadar.

 

İçimde hükmü süren sayısız benlik kendini öne çıkarmaya çalışan ve zaman zaman nükseden sesleri. Ne çok kişilikli olmakla ne de yanardöner olarak tanımlanmakla ilintili  tüm bunlar. Ama farklı ve değişken mizacım sayesinde bir o kadar da yetmekteyim kendime. Aslolan da bu değil mi?

( Süreç başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 18.06.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu