Mümkün mü tamlayanı olmayan bir tamlama. Kadınsız bir döngüdür olsa olsa. Sayısız çocuğun yüreğinde saklandığı bir kadın. Belki bir kız çocuğu; yaş aldıkça ters orantılı bir seyir izleyen. Çocuk kadın ya da kadın çocuk yoksa küçük bir kadın mı demeli… Keşfetmeyi ve keşfedilme beklentisi içinde saklı.

 

Reddetmişken büyümeyi büyümek zorunda bırakılan. Aniden, yağmurun bardaktan boşanırcasına yağmasına misal. Islanmak kaçınılmaz.

 

Rakımı yüksek bir beklenti olsa olsa. Bir adım önde, bir yaş daha almakta her sene. O seneleri tehir edercisine yüksünmemek adına bir adım arkada kalıp gocunmak kadar can yakan.

 

Saklı o çocuk neredesin, söyle hadi bas bas bağır. Durma. Koşsana. Hatta düşebilirsin de. Ve kalk yeniden. Bir kez daha, bir kez daha. Molasız, devam yola. Yol da boş üstelik. Yalnızsın, teferruatlar müdahil değil üstelik. Uzat elini. Hadi çıkar başını o külüstür penceresinden evin.

 

Devam et koşmaya, durmaksızın. Saklanma. Sadece renkleri sakla yüreğinde. Renk renk: Mavi: Özgürlüğün çağrısı hiç olmadığı kadar.

 

Pembe: Huzurun rengi. Alabildiğine, olabildiğince hatta savruk. Kokusu efsunlu. Şeker tadında. Horoz şekeri kadar tatlı. Elma şekeri kadar yuvarlak ve doyumsuz. Yüzün gözün yapış yapış.

 

Sarı mı dedin. Güneş kadar sıcak olmadı yaz kadar kısa hatta ateş kadar yakıcı. Ne de olsa ışığın rengi. Sarı, mum ışığı gibi titrek. Avucunu yakan o mum. Pervanelerin etrafında dönendiği.

 

Yeşil… Çimen tadında, ahengi kırların. Kuşların vakur dolu ötüşleri. Biraz kırılgan ama yumuşak. Börtü böcek dolu o kırlar. Kır papatyaları ise sarı, beyaz. Yeşil ve papatya. Sarı ve çimen. Çimen ve kadın. Kadın ve çocuk. Çocuk ve ergen. Ve yine kadın. Ana, anaç, aşk, aşka susamış.

 

Kırmızı: Kor kadar yakan. Aşk gibi sarsan. Özlem kadar alacalı bulacalı. Hani, yüzüne gözüne bulaştırırsın ya bazı şeyleri: sevda gibi belki platonik bir aşk asla kavuşma ihtimali olmayan. Ya da yalancı bir sevgilinin yüreği dağlaması gibi: Seni seviyorum, çok seviyorum, her şeyden çok…

 

Mümkün mü aşkın izahı. Kolay mı kırmızıya boyamak hayatı yoksa hayat zaten kırmızı mı. Nedir kırmızı? Ne demişler: Akacak kan damarda durmaz.

 

Beyaz kaldı mı şu kirletilmiş âlemde? Saflık kadar berrak ve beyaz. Oldum olası beyazın asaleti siyahla olan uyumu yansıtabilir mi?

 

Siyah ve kadın. Zarafet ve tutumsuz duygular kadını çağrıştıran.

 

Kadın ve beyaz. Masumiyet kadar olağan ve bir o kadar sıra dışı. Öyle ya, böylesi bir mefhum hala hüküm sürmekte mi… Olsa olsa teorik bir bağlamda rastlanmakta masumiyete belki de sözlüklerde ya da bin yıl ötesinden ana uzanmayı becerememiş.

 

Günahlar bir bir dizili sevda ipinde: Aşktan mükellef, aşka müptela, aşka zincirli ve belki de kirlenmemiş bir aşk arayan kadın.

 

Kadın ve aşk. Aşk ve imkânsızlık. Hangi sevda yüreği dağlamadı da beklenti yüklü olmasın.

 

Prangalar hazır. Nöbette vicdan ve ahlak polisi. Kelepçeleyin hadi. Zincire vurun. Serbest de bırakmayın asla.

 

Tayin edilesi bir yön, yön olmaktan çıkmış. Sadece bir rota akıllara zarar emsali olmayan.

 

Kibirli egolarınızı kilitleyin artık. Tutkularınızı dizginleyin. Ket vurun hayallerinize ara ara. Ya da bırakın dörtnala hayallerinizi.

 

Biçimlenmemiş biçimsiz ve kimliksiz, eşkalsiz ne varsa hayata muktedir…

 

Kadın kadar güzel…

 

Aşk gibi çığırtkan…

 

Renkler kadar coşkulu…

 

 

( Kadın, Renk Ve Aşk başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 17.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu