BÜTÜN
DÜNYA SUÇLU!
Önce İŞİD’ten alınan vatandaşlarımıza büyük geçmiş olsun!
Bunun perde arkasını daha sonra çok tartışacağız… Savaşın kokusu güney
sınırlarımızda her tarafı sarmaya başladı! Hani 6 veya 7 yıl önce BOP Projesi
konusunu yazarken, domino taşının ucu Fas’tan başlayıp Mısır’a, oradan Libya ve Cezayir’e sıçradığında,
sıranın bize de geleceğini söylemiştik…
Evet, terör ve savaş çanları kapımızda tıngırdamaya
başladı. Bir taraftan PKK Doğu’da çocuklarımızın okullarını yakarken, Ağrı
İlimizde de, sözde mahkemeler kuruyor, yolları kesip kimlik soruyor. Şantiyeler
yakıp, işçi ve çocuklarımızı kaçırıyor, şanlı
bayrağımızı da gönderinden indirilip,
yakıyorlar…
“Barış
süreci tek taraflı yürüyor!”
Yalnız PKK mı? Suriye sınırımız da kevgir gibi… İŞİD kafa
keserek ilerledikçe insanlar, can korkusuyla kaçarak sınırımıza aç ve susuz
dayanıyor! Onlara el uzatan yine Mehmetçiğin
merhametli yüreği… Önce ABD’nin BOP hayaline ortak olup yıllardır komşu
olduğumuz, akrabaların bayramlarda birbirine gittiği Suriye’ye kafa
tuttuk. Liderleri Esad’ı makamından
hemen indirecek zannettik. Olmadı. Dünya devleri Çin ve Rusya işaret parmağını
dünyaya gösterince işler gevşedi. İş uzadı. Ve sonunda muhalif güçlerin içinden
kiralık ordu adı altında birden İŞİD türedi… Batı ve müttefikleri biran önce
Suriye liderinin gitmesi için silahlarıyla ha bire bu güçleri desteklediler.
Ünlü şehirlerde toplantı üstüne toplandı yaptılar. Bayraklarını bile
hazırladılar. Yine olmadı. İŞİD’i önceleri kimse önemsemezken. İŞİD ne yaptı?
Savaş stratejini belirleyerek dünyadan kendisine katılanları profesyonelce
eğitti. “Ya Allah, Ya Bismillah!” nidalarıyla kendi mezhebinden olmayanların
kafalarını uçurup, dünyaya gösterdi. Sosyal medyada kafa kesilenler ile kurşuna
dizilenlerden geçilmedi. İnsanlar ürktü. Dünya ürktü! İnsanlar, iğrenerek empati yaptı. Korktu! İŞİD durmak bilmiyordu. Ortadoğu’nun
çöllerinde ilerlemesi çevre ülkelerini de tedirgin ediyordu. Güvenlik
kurullarını acilen toplayarak, ne gibi kararlar alacaklarını planlıyorlardı…
Birbirine düşman olanlar bile bir anda İŞİD’e karşı
müttefik kesildi. ABD, İran ve devirmek
istediği Suriye ile bile yakınlaşmaya çalıştı…
Bunları hepimiz biliyoruz ama asıl soru: “Dünyanın herhangi
bir yerindeki devlet oluşumuna kadar giden terörü kim ve kimler yaratıyordu? Ve
kimler besleyerek onları son teknoloji ile silahlandırıyordu? ABD’nin eski
Dışişleri Başkanı Condoleezza Rice bir zamanlar ne demişti? “Bütün
Ortadoğu ülkelerinin sınırları değişecek ve bunların içinde Türkiye’de var” demişti…
İşte planları yavaş yavaş ilerliyor. ABD, İŞİD’in ilerlememesi ve yok edilmesi
için bir çok ülke ile müttefik anlaşması imzalarken Kürtleri de koz olarak
kullanmaya başladı. Bizim yıllardır uğraştığımız PKK’yı bile silahlandırmaktan
bahsettiler. Şimdi de sınırımıza tampon bölge oluşturuluyor. Oraya kimler
yerleşecek ve sonra kimlere bırakılacak? İşte geleceğimiz!
Evet, Ortadoğu’yu karıştıranlar kimler?
Tabii ki, Batının
ta kendisidir!
Şimdi sınırımıza onların yüzünden insanlar yığıldı. Onlar
için çadır kentler kuruluyor. Ve daha önce gelen Suriyelilerin birçoğu ya, Cami önlerinde, ya da sokak, sokak dileniyorlar.
Ne demişler, “Aç insan tehlikelidir” İşte
tehlike şimdi hemen hemen bütün şehirlerimizi sardı. Artık kimse rahat ve
güvende değil…
Ve dünya ne yapıyor? Ortadoğu ve sınır ülkelerde olup
bitenleri televizyonlardan umarsızca izliyorlar. İnsanların perişan göçlerine, öylesine “Vah! Vah!” Diyerek, dünyalık
işlerine keyiflerine bakıyorlardır.
Dile kolay ülkemizde iki milyonu aşkın göçmen var.
Onların barınma ve yemek ihtiyaçları bir ülke ekonomisine de kolay değildir. ABD’nin yarattığı bu durumu bizlerin
karşılaması adalet mi? Bütün dünya bu göçmenlere biran önce sahip çıkmalı ve
masraflarını karşılamalıdır. Hatta her ülke, geçici de olsa ülkelerinde savaş mağdurlarını
misafir etmelidirler.
Bekir Coşkun’un bir yazısında okumuştum. Söylediği gibi, bir
gün sokağımızda beliren bir pikap üstünden eli makineli tüfekle tarayanları
görürsek şaşırmayalım! Veya dünyanın herhangi bir ülkesinde canlı bir bomba
ortalığı kan gölüne döndürürse işte o zaman savaş mağdurlarını daha iyi anlamış
oluruz…
Barış umudumuz daim olsun!
Ertuğrul Erdoğan
Eylül 2014/Bursa