Belli belirsiz bir
tebessüm adamın yüzünde beliren. Olmaz mı… Başarılı bir tıp mensubu, duvarları
sayısız diploma ile kaplı. Her ne kadar özel hayatında başarılı bir grafik
çizememiş olsa da.
Umurunda bile değil
oysa özel hayatının çetrefilli gidişatı. Kariyer odaklı bir geçmiş ve sunuma
hazır ve nazır yığınla bilgi depolamış bir beyin eşlik ederken para musluğundan
oluk oluk akan yüksek meblağlar.
Bir o kadar
duygularından arınmış bir suret ne de olsa mesleğinin tecellisi.
Seneler süren mecburi
hizmet ve gösterdiği sabrın neticesi şimdi meyvelerini toplamakta: Özel
sektörün paha biçilmez seyrinde yüzerken çıkarmakta acısın o sefil geçen
günlerin…
Paraya para demezken
her ne hikmetse en sadık müşterileri (hastaları) hep kadın: Özellikle ikinci
baharlarını yaşayan ve yeniden doğacaklarına duydukları inançla kapısını
aşındırırken o ünlü estetik cerrahın.
Sayısız kadın, kocaları
sağ olsun ya da cebi dolu sevgilileri. Adamın yaptığı her ameliyat adeta bir
mucize ile sonuçlanmakta her ne kadar ara sıra falso verse de. Umurunda mı ki?
Ne de olsa mesleğinin bir cilvesi üç beş başarısız operasyon.
‘’Son hastayı da görür,
çıkarım ve atarım kendimi kollarına sevgilimin,’’ düşüncesiyle daha da yayılır
koltuğuna adam. Bir yandan da ajandasını karıştırıyor. Kolay mı aklında tutmak
gideceği o lüks mekânın. Hep ama hep lüks ve ihtişamlı mekânlar buluştukları ne
de olsa kadın alışık değil böylesine şatafatlı yerlere. Gözünü boyamalı kadının
yoksa nasıl çıkarırlar hayatın tadını…
Karısının umurunda bile
değil adamın çapkınlıkları. O da gününü gün etmekte zahir: O alışveriş merkezi
benim bu güzellik salonu senin. Tam bir ticarethaneye dönüşmüş evlilik müessesi
sadece kâğıt üzerinde kalan iki imzadan ibaret.
‘’Şu ajandaya not
almasam yandımdı,’’ diye de iç geçirmekte bir yandan.
Yirmilerinde hoş bir
hatun son sevgili. Uçakta seyahat ederken tanıştığı bir hostes. Ve derken
ilerleyen ilişkileri. Kadın gibi kadın, tam bir tabiat harikası tabir-i caizse.
Fazlasıyla da gözü yükseklerde belki de mesleğinin bir cilvesi!
Gelen telefon ile irkilir
adam:
‘’Son hasta randevuyu
iptal etti, hocam. Yalnız acil sizi görmek isteyen bir bayan var yanımda.
Gönderiyorum.’’
‘’Çıkıyorum, söyle
yarına randevu ver.’’
‘’Acil olduğunu
söylüyor, çok ısrarlı.’’
‘’Tamam, alıyorum
içeri. Gönder hemen.’’
İçeri giren kadın
oldukça tedirgin ve telaşlı…
‘’Hoş geldiniz. Evet,
dinliyorum.’’
Başındaki eşarp
fazlasıyla kadının yüzünü de gizlemekte.
‘’Nasılsın, doktor?’’
‘’Benim nasıl olduğum
değil sizin ne istediğiniz mühim. Anlatın lütfen.’’
Ani bir refleksle
eşarbını çıkaran kadın:
‘’Tanıdın mı bu hilkat
garibesini?’’
Şafağı atan adamın
gözleri yuvalarından fırlar bir anda.
‘’Yo, yo, benim hiçbir
suçum yoktu, Didem Hanım. Sadece doku naklini kabul etmemiş bir vakaydı
sizinki. Lütfen oturun ve ne yapabileceğimizi konuşalım. Sakin olun.’’
Attığı boğuk kahkaha
ile doktora yönelir kadın çantasından çıkardığı bir şişe ile.
‘’Ben, bunu hak
etmedim. Anlıyor musun Ve ödeyeceksin bedelini.’’
‘’Ahhhh…’’
Olaydan birkaç ay
sonra…
‘’Aa, anne bak yine o adam.
Neden o maskeyi takmış yine, söylesene anne.’’
‘’Gel buraya, bakma,
uzaklaş onun yanından.’’
‘’Ama anne…’’
‘’Hayır, yaklaşma bize.
Git be adam. Deli mi ne…’’
‘’Korkma, hanım.
Zararsızdır, bizim hoca.’’
‘’Ne hocası ayol. Adam
düpedüz deli. Baksana nasıl gülüyor. Hem ne o yüzünün hali öyle?’’
‘’Duymadın mı hikâyesini?’’
‘’Nereden duyayım, daha
yeni taşındık bu semte.’’
‘’Oo, sen geç
kalmışsın, bacım. Hadi, at bir onluk şu garibe. Bak, günlerdir lokma geçmedi
kursağından.’’
‘’Hoca, dedin. Ne
hocası? Şu okuyup üfleyenlerden mi?’’
‘’Sen ne diyorsun.
Bildiğimiz doktor hem de çok ünlü bir doktordu aylar evveline kadar.’’
‘’İyi de ne bu hali
böyle?’’
‘’Bir hastasının
gazabına uğradı. Kadın adamın yüzünü kevgire çevirdi yüzüne boşalttığı bir şişe
kezzapla.’’
‘’İyi de yok mu garibin
evi barkı?’’
‘’Vardı, vardı da.
Olaydan sonra aklını yitirince karısı vasisi oldu. Adamı da koydu kapının önüne.’’
‘’Neden ki?’’
‘’Ee, adam az buz
çapkın değildi hani zamanında. Anlayacağın karısı aldı intikamını.’’
‘’Gel oğlum gel. Bakıp
durma. Bak sonra rüyalarına girer…’’