Durağan yerkürenin sıra
dışı ahengi çoktan devinimini yitirmiş. Belki de insanların bitimsiz ve istifli
söylemleri uzaklardan ruha yansıyan.
Pür-nakıl dökülmüş
yıldızlar gökyüzünden ta ayaklarımın dibine.
Fısıltılar mı uzaktan
yansıyan yoksa ayyuka çıkmış o haset yüklü tutumlar mı. Yoksunluksa kime ne,
sevmekse haydi bir nebze de siz dokunun kalbe.
Yoz mu istem dışı mı
yoksa bilinç dâhilinde mi…
Hissetmemek ne mümkün…
Duymamak olası mı can çekişen ruhların acısını. O acı ki mümkün mü yadsımak.
Olan mıdır olması gereken mi nöbetteki karanlık bastırırken belki de
çoğaltırken kötülüğü.
Suskun bir yürek asla
hak etmez ki bunları hele ki hacmi enginse kim engel olabilir…
Ya da kirli dünyanın
kirini pasını tek kalemde nasıl temizleyebilir ki yeryüzünün bekçileri.
Karanlığa teslim olmuş
bir ruh ne kadar dayanabilir ki bunca nefreti biriktirmişken.
Huzura yattım her ne
kadar muhalif sanrılar top ateşine tutsa da.
Merak ya da gizem hatta
belki de bir varsayım. Harici sonsuz bir boşluk boş yüreklerin cirit attığı.
Sıradanlığın ya da
kaygılı yüreklerin canhıraş telaşı her ne kadar bir ilinti kurulamamış olsa da
bu farkındalık düzeyini yakalamışken.
Olası ritmini çoktan
kaybetti âlem. Zoraki, kanıksanmış ve bitimsiz ne varsa.
Bitimsiz olan insan
ömrü değil ki olsa olsa nefsin süründüren ihtirası.
Nedir derdi onca
yalıtılmış duygudan yoksun varlıkların belki de nefretin ve öfkenin gölgesinde
var olmaya ve tutunmaya çalışıyorlar.
Kula kulluk yapan onca
meçhul varlık birbirinin peşine takılmış.
Sür git olamaz ki
aslında olmamalı, demek gibi bir seçenek olmadığı için yargılar ve öngörüler
sadece tetiklemekte maneviyatı ve bir kez daha o engin güç hitap etmekte inanan
kuluna. Sözde değil özde, lafta değil ta yürekten, zor da değil üstelik ve her
geçen az o mesafe kısalmakta yeter ki gönülden yakın olmak o eşsiz Güce.
Çok görülen sadece
öznel bir seçim. Eksik olan ise sevginin ve merhametin yürekte olması gereken
iz düşümü.
Kelimeler şarkısını
söylerken mürekkep tükenmek bilmemekte. Bakir ovaların yele saçlı kızı
gözlerinin ışığı nüksetmekte derinlerde uzaklara ışık tutarken. O karanlığı bertaraf
etmek o kadar olası ki diğer yandan. Kara geceler aydınlanırken gönlün ışığı
ile güneşi çok görmekteler.
Mümkün mü İlahi Güce
karşı çıkmak hele ki maneviyat derinlerden nüfus ederken ne çıkar olası ve
anlamsız saldırılardan.
Mantık ve ruh geçerken
süzgeçten kir pas da silinmekte ne de olsa ışık ve İlahi Aşk bitimsiz.
Üç beş mum eksilse ne
olur ki güneş aydınlatırken.
Üç beş harf dans etse
bitimsiz bir tempo ile bunu çok görmek hak mı…
Müdahil olan ya da
olmak isteyen hatta kaybolmuş kimliklerin hayatta ve ayakta kalma gayreti
asaletten ve gerçek sevgiden nasibini almamış.
Düsturu belli ki
düzeneğin ya da kanıksanmış öngörüler bir o kadar yanlış ve yersiz.
Ne bir savaş ne de bir
yenilgi. Olsa olsa arayışın nihayetlenmediği bir kabulleniş her ne kadar kabul
görmese de…
İhtimal dâhilinde bile
değil özdeşleşmek. Her ne kadar müphem olsa da duyumlar ve söylemler bir o
kadar tüm çıplaklığı ile dimdik ayakta masumiyet eşlik ederken hayaller. Ne
çalıntı ne de özenti. Sadece yürekten gelen bir ses bitimsiz ve olabildiğince
naif…
Belli ki son durak…
Sevgi otobüsü nerede
kaldı,
Hani nerede yolcular.
Bitimsiz sevgim değil
midir
Derinlerden çağlayan
Her ne kadar karşılık
bulmasa da
Çoktan meylettim aslıma.
Dönüşü olmayan bir yol
bu
Dikenli bahçemin
solmayan gülü
Rengi pembe
Düşlerimin renginde
İsmini koyamadığım
belki de,
Belki de
adlandıramadığım onca duyum
Bir kez olsa bile
dokunamadığım o ateş
Yüreği dağlayan
Ve hak etmediğim.
Sevgiyle kalın…