Yıllar önce ilk anlamlı ve etkileyici sözcüğü annemden duyduğumda sarsılmıştım. Komşuların bahçesinden çaldığım salatalığı yiyordum. “Günah ve haram yavrum sakın yeme” demişti. İrkilerek tükürdüm. Sonra karşısına oturtarak tatlı tatlı anlattı. Yaşamıma yön verdi bu olay.
Yıllar sonra bir izci kampında ikinci güzel şeyi öğrendim. Hoş bir oyundu. Her sabah sol cebimize metal bir para koyuyorduk, akşama kadar bir iyilik yapmamız isteniyordu, bu iyiliği yaptığımızda parayı sağ cebimize koyacaktık.
İki güzel yaşantı da hayatımda anlamlı ve olumlu izler bıraktı. Daha güzel şeylere vesile oldu. Şimdi şöyle bir uygulama yapmaktayım:
Her gün önce kendime, sonra da birilerine bir iyilik yapmaya çalışıyorum. İyilik dediysem, öyle yapılamayacak büyüklükte ve strese sokacak zorlukta olması gerekmiyor elbette.
Nedir bu iyilikler? Örneğin; bir ahbabımıza uğrayarak hatırını sormak, komşuya ufak bir şeyler ikram etmek, uzun zaman arayamadığımız bir tanıdığa telefon açmak, eşimize tebessüm etmek, mutfakta işlerine katkıda bulunmak, yaşlı birine yardım etmek, bir hasta ziyaretine gitmek vb.
Kendimiz için se; hoşlandığımız bir kitabı okumak, seviyorsak ve sağlık açısından mahsuru yoksa, bir kahve, tatlı ikram etmek, balık tutmaya gitmek, hoşlandığımız TV dizileri veya maç izlemek vb.
Neden öncelikle kendimize ve ailemize iyilik yapmalıyız? Çünkü stresli yaşam temposu içinde en çok bu iki konuyu ihmal etmekteyiz. Yoğun iş ve görev yüzünden, sağlığımızı kontrol ettiremiyoruz, yemeğe çıkamıyoruz, tatil yapamıyoruz, dinlenemiyoruz, eğlenemiyoruz.
Oysa insanın kendisi, ruhen ve bedenen sağlıklı değilse, hayatının bir anlamı, tadı olmaz bence. O yüzden tatile çıkmak, dinlenmek, eğlenmek, arada bir checkup yaptırmak kanımca kendimize en büyük iyiliktir.
Diğer bir husus da; hata yaptığımda bir kavanoza her hata için bir boncuk atıyorum. Sonra da boncukları kavanozdan almak için her birisi için bir iyilik yapıyorum. Bunlar da yine yapılabilecek küçük şeyler elbette. Hafta sonuna kadar kavanozun boşalması şartı ile.
Bir öğretmen dostum da bunu uygulamaya başlamış. Geçen telaşla beni aradı:
-“Hocam kavanozda boncuklar çoğaldı, ne yapacağımı şaşırdım, 17 boncuk birikmiş” dedi.
-“Çok kolay, o kadar iyilik yaparsınız olur biter” dedim.
-“Nasıl bu kadar iyiliği yapacağım” diye telaşlandı.
-“Sınıfında kaç öğrencin var” dedim.
-“Otuz iki” dedi.
-“Sabahleyin derse girerken hepsine gülümseyerek günaydın dersiniz, on beş tane de fazladan iyilik yapmış olursunuz” diye tebessüm ettim.
Mutluluktan gülmeye başladı.
Siz de katılmak ister misiniz bu oyuna?