Soyutlanmak kadar olası
ve bir o kadar can yakıcı. Sorgulanmak kadar külfetli savunma hakkı dahi
tanınmayan ve emsalsiz bir özlem kavuşmama ihtimali yüksek seyretse de. Harici
ve dâhili tüm sanılar bir o kadar sıkılgan ve üşengeç düşlerimin ertelemesi
kadar hicap edilesi. Kanıksamak ya da itiraz etmek… Ne zaman ne gibi bir
seçenek sunuldu da ben mi eledim seçenekleri sanırsın… Hayır, ne bir serzeniş
ne de isyan… Sadece ve sadece ağzıma gelmiş yüreğimin yerinden çıkma isteği
sonsuza tekabül eden bu yolda her ne kadar sona daha vakit olsa da pek tabii ki
asla ve asla tahmin etme olasılığımın vuku bulmadığı…
Sessizliğin sesi kadar
gürültücü iken kulağıma çalınan bir o kadar emsalsiz bir üzünç sıvamakta
sırtımı. Yadırgansam da ötelensem de değişmeyeceğim gün gibi aşikâr bu değil mi
ki süreci hızlandıran yoksun ve yoksul kılındığım.
Filmi yeniden başa
sardım. O tek kişilik sinema salonunda sadece ben ve emre amade makinist
sıkılmadan tepside aynı sunumu yapan. Şu arkamdan gelen sese dönüp bakmamak
için nasıl zor tutuyorum kendimi, bir bilsen. Ses olmak sessizliğe ve ışık
olmak karanlığa hatta güneş olup şu buzdağını eritmek ve çağlamak güldür güldür…
Yok olmak belki de tüm isteğim onca varlık arasında var olup yok sayılmak bu
kadar can yakıcı iken yokluğa hibe etmek ruhumu, şeytana satmaktansa vicdanımı.
Külfetli ve yorucu bir devinim her ne kadar inkar edip görmezden gelsen de.
Sırdaşım kuytuluğum gecenin bir vakti soluk ışıkta yazarken şu kelimeleri.
Derin bir uykuda güneş ve kâinat ay bile görmezden gelirken ışığa olan
hasretimi üç beş yıldız var ile yok arası. Biraz ben biraz sen biraz da hiçlik.
Biraz özlem biraz hicran bir o kadar kasvet. Neye delalet bunca yüksünlüğüm
bunu bile çözemezken zaten çoktan arapsaçı olmuş şu evrimi değil karşılamak
düşünmek bile yorucu.
Emin olamadığım ve
vakıf olamadığım hepten yoldan çıkmış biteviye tıkıştırırken her bir mefhumu iç
içe. Kalburüstü ya da seçilmiş yoksa mimlenmiş mi demeli. Adlar ya da sıfatlar
mademki bu kadar önem taşıyor raporlar çoktan hazır. İyi halden belki üç beş
seneye kavuşurum özgürlüğüme. Ya sonrası… Ben bana hapsolmuşken ya da özlemini
çektiklerime beni salsalar neye yarar…
Yorgunum biraz sancılı
biraz kırık hatta paramparça. Mizansene uygun bir şarkı eskilerden kalma.
Dilimde kaç zamandır.
Rüzgâra teslim olmamak
adına belki de tüm kaçışım ve bir ağaç dibine sokulmuşluğum. Bende bu şans
varken şimdi de yıldırım düşer yanı başıma. Çoktan küle dönmüşüm oysa bu yüzden
korkmuyorum artık. Öncesinde her ne kadar muaf tutmuş olsam da muadilim her ne
ise çoktan kaynaştım mükellef kılındıklarımla.
Bilindik ne tek bir
kelime zikrederim ne de savunurum. Zira herkes her şeyi savunup kanıksanmışken
bildiklerimi artık ne telaffuz ederim ne de iddia ederim tüm o içerikleri ile.
İstediğin kadar yap tüm o içerik analizlerini hatta ispatla istersen inkâr da
edebilirsin yine de doğru bildiğim yoldan asla sapmayacağım. İç sesimin
emrindeyim tüm o dış sesler yüksek hacimde inletse de devranı. Bir kesişme
noktası olmasa da sesimin ulaştığı üç beş mecra vardır elbet. Üç beş şarkı
ezberimde ve hala tekelimde olan onca dürtü. Baştan sona ezberimde replik
günbegün yeni figüranlar eklenirken. Tanımadığım ve yadsıma hakkımın
bulunmadığı bilindik onca teferruat sırra kadem basmış dostlarım uzaklardan el
sallarken. Sınırsız tüm istemler yok etmek adına. Var olma güdüsü en güçlüsü
karşı koyamadığım.
Güfteler dilime
pelesenk olmuş özlem, aşk ve umut ruhuma. Katma değeri her daim özlem ve
hüsran. Limit aşımına gitmiş onca duygu sığamazken kabına ben de sabit
kalamıyorum ve dönenip duruyorum ışığa meftun pervane misali. Aramak ve nail
olmak neyi aradığını bilmezken. Fazlasıyla ketum ama hayata âşık yine de zaman
zaman uzaklaşma isteği ağır basıyor. Sınırlı ya da engelli belki de imkânsız.
Fiilen etkin bir kimlik telaşı zamanla pasifize edilen bir varlık coşkunun
dalga dalga yayılması kadar mubah ve ana anlam katan. Belki tutku belki korku
belki de kaynağı tükenmeyen o sevi yetisi bir o kadar muhalif olsam da. Sevmek
bu kadar kolayken nefreti hesaba dahi katmıyorum. Denemedim sanma sadece
beceremedim en az kötü olmayı beceremediğim kadar. Yine de kafamı kuma sokmak
en kolayı. Ne görürüm ne görürler. Biliyorum ki kendimi kandırıyorum ama
benzememek adına bu sessizliğim. Ayrıştığım noktalar o kadar bariz ve etkin ki
sebepli sebepsiz yakalandığım sağanaklardan hiç de şikâyetçi değilim. Rahmete
sığınıp şükrediyorum hala duygularımı muhafaza edebildiğim için. Kaskatı bir
kalptense varsın kırıkları toplamakla geçsin ömür. Sığdırabildiğim ne varsa
aramaya da devam edeceğim. Yanlış anlaşılma kaygısı gütmeden üstelik. Zor ama
inan ki imkânsız değil. Kolaya kaçmaktansa kapıları zorlamak daha rasyonel ve
bir o kadar keyif verici ilk günden beri üstelik. Açık bir kapıdan girmektense
mücadelenin tadı daha doyumsuz varlığımı kanıtladığım yokluğu çoktan bertaraf
etmişken.