Günün tasvirini yapmak
ise düşen payıma seçenekleri dizdim sırasıyla.
Dostluğun tanımını
yapmak gerektiğinde bir kez daha kifayetsiz kaldım. Mesafeleri geçirdim gözümün
önünden. Uzak diyarların gönle yakın yoldaşları bir yanımda ve ellerim
avuçlarında derken sığıntı yalnızlığıma baktım uzaktan kalabalık ve yanı
başımda dev balonlar ardı ardına sönen bir yandan şişerken egolar.
Ne tanı koyabildim ne
de derman oldum.
Dert bildiğim ne varsa
bu sefer demledim tüm acıları. Kala kala posası kaldı duru bir suyun nezdinde
aydınlık iken o çocuk yanım.
Bu sefer eşleşti
sıfatlar istemsiz ve bir o kadar izafi.
Duyduklarımı tek tek
yazdım deftere ve o eş güdümlü söz sahiplerinin yanına sayısız çentik attım.
Alacalı bulacalı
kimlikler sağdıcı iken nefretin uzak durdum durabildiğim kadar.
Sığındım gölgelere
mermer kadar soğuk ruhlar çoktan gömülmüş iken ahitlere.
Gülmekse en yakışan…
Yaşsa en alası ve avuç
avuç ıslatan hiç mi hiç hicap etmediğim. Ben ki umarsızım yaşadığım ne varsa
gülüp geçtim bu sefer üzünçlerimi karanlık ruhlarına katık yapanlara hayretle
tanık oldum.
Ne bir gölgeyim ne de
ruhsuz bir beden.
Ne bir ruhum bedenine
hapsolmuş ne de derdindeyim dünya malının. Telaşım engin en az düşlerim kadar.
Düşlerim rengârenk en
az gökkuşağı kadar.
Yol bildim umudu.
Kötü bildim yalanı.
Suç bildim sevmeyi
Ah ettim dün gece.
Ve erdiğimde güne,
doğdum yeniden.
Ne parselledim umudu ne
de yenik düştüm karanlığa.
Gülmekse en alası,
gülümsemek ise ardı arkası kesilmeyen ağlak ve mızıkçı yanım her daim nöbette
en az yaşlarım kadar ki hayatın anlamı ve duygularımın en bariz kırılganlığı
bir yandan depreşirken açık yaralar saklamak adına cebelleşsem de.
Gün devinirken
özlemleri de tıktım heybenin en dibine.
Delik torbamdan çakıl
taşları serptim ardım sıra kaybolmamak adına.
Ne çare ki çoktan
kaybolmuşum annemin elini bıraktığım an. Bunun bile bir suç olduğunu yeni
öğrendim ve pek çok duygunun ve eylemin yadırgandığını.
Umurumda mı peki? Ne
değişir ki umurumda olsun olmasın.
Ne geçerse yüreğimden
sadece Yaratan ile paylaştım. Paylaşımın bile bir suç unsuru olduğunu görmek
içler acısı.
Sevmeyi öğrenmedim ki
zira bir parçamdı kendimi bildim bileli.
Ne bir sınıfa dâhil
olmak ne de boyunduruğuna girmek harici güçlerin. Varsa yoksa aralıksız konuşan
iç sesim. Tanrım, aralıksız konuşan ne varsa tüketmek adına sözcükleri ki o
sözcükler her bir derdin dermanı ve katık yaparken huzuru emsalsiz
tedirginliğim sık sık nüksetse de.
Anlamak adına yoruldum,
anlatmak ise aralıksız ve virgülsüz her bir cümle her ne kadar karşılığını
alamasam da akabinde.
Vicdanımı yastık yaptım
yapalı düşlerim bile belli tanılarla ve mesafelerle çizmiş sınırlarını.
Bilinçaltımın özverisi olsa olsa her ne kadar bilinç dışı istemlerim olsa da.
Yine de kula kulluk yapmayı öğrenemedim gitti. Zaten bu değil mi beni özgür
kılan kanatlarımı serbest bırakan ve firarda iken yürek.
Görmedim ya da
duymadım, deme hakkım hatta zorunluluğum olsa da can çekişirken sözcükler eş
güdümlü hicranla yakmaktansa yanmak ve kırılmak kerelerce he ne kadar muhalif
kimliğim yadsıyamasa da çoğu gerçeği.
Eleştirmekten hep
imtina etmişimdir gel gör ki açığımı arayan sıra dışı varlıklar rollerine sadık
ve en iyi aktörlere taş çıkaran. Bir resitalin kıdemli oyuncuları taraf
tutmadığım taraflarınca örselenip yaftalansam da.
Ne bir mazeret ne de
kıyasıya bir mücadele sadece ayakta kalmak adına muzdarip olduğum ne varsa
gömmek en derine ve havale etmek İlahi Güce.
Ahkâm kesmek ne haddime
ama değer verip un ufak parçalara ayrılmak maruz kaldığım.
Ne sıradan bir serzeniş
ne de sıra dışı bir söylem. Sadece gerçeklerin ve değerlerin göz ardı edildiği
ve insanlık adına makbul olan duyguların çiğnendiği.
Yalıtımın anlamsızlığı
ve garip bir şekilde acıların mutlandırdığı. Garip bir duygu ve eşsiz bir
varsayım yarına çıkma ihtimalinin hala mevcut olması.
Belki de sizinle dalga
geçen hayata attığınız bir çalım anlatmada yetersiz kaldığım zira yaşamın tüm
karmaşası ve yaşanan o kaos akla zarar.
İhtiva eden ne varsa
hayatın mükellef kıldığı ve haricinde tutulduğum her ne ise kaderimde yaşadığım
o dejavu.
Bir o kadar keyif
aldığım... Mazoşist bir tutum belki de psikolojideki karşılığı en azından
megaloman ve benmerkezci olmaktan kat ve kat üstün.
Zafiyet ise üzünç,
çoğunun gözünde geçtim tutanaklara çoktan temyize gitmemin şart olduğu.
Hâkim de savcı da benim
ve en iyi avukat, benliğime sahip çıkmışken ve tüm o öğretiler nasıl da
kazınmışken zihnime.
Hatalarım bana dair
doğruyu bulmak adına cebelleşirken yanlış ve tutarsız düzenekle.
Rağbet görmek ise tek
maharet, sığ olmaktansa varsın enginlerde kulaç atayım.