Hiç var olmamış bir
şehrin son ahalisiyim varmama ihtimaline karşın o uzun yolculuğun son neferi.
Gölgelerin bir
uzantısıyım aslında: Hiç doğmamış ve asla ölmeyecek bir imgeyim şiirin
dizelerinde saklı.
Bir meftayım altı üstü
gelmiş ama gitmeye mahkûm, bir sevda masalıyım tek kişilik dünyasına sahte
aşkları asla sığdırmayan ve yetinen var olmayacak bir aşkın dokunma ihtimali
bile yokken.
Sıradan bir redifim
edebiyatın gizli saklı hazinesinde yerleşik bir özne yüklemi belirsiz ve zihni
karmaşık hayal ötesi bir yolculuğun tüm duraklarında sayısız mola veren kıyamet
öncesi canhıraş bir telaşla oradan oraya koşturan hatta sürüklenen başıboş bir
yaprak yersiz yurtsuz ve kovulmuş cennetten.
Hanidir hükmündeyim
sersefil düşlerin kıyasıya çabalarken gerçeğe nail olmanın vereceği o şerefi
yastık yapmış uyku öncesi ve rüyalarında devinip duran bir yel değirmeni var
olmanın hışmı çevrelemişken o haris egoyu bir o kadar muzdarip ama yıkılmamak
adına sürekli toprağı eşeleyen yeni umut tohumları ekmek adına ve boy veren
başakların güzelliğinin sarmalında.
Yerleşik düzeneğin
gezgin mollası.
Sıradan bir cümlenin
tek ayracı.
Kırılgan bir mizacın
tam ortası.
Günü birlik telaşların
tüm kaygısı.
Ne varım ne de yok. Ne
asılsızım ne de gözüm tok tam aksine hayata aç ve doyumsuz, çağlayan o
şelalenin abartılı nüfuzu doğanın hükmünde tüm nizamın en ucunda.
Yargısız hatta yerli
yersiz fazlasıyla asılsız ne varsa çaprazımda duran ve seyrindeyken heyula
varlıkların bitimsiz savaşını zulmü marifet sayan ve sevgiye inat nefretin
etken mahiyetiyle sırra kadem basmış iken hakkaniyet ve tüm o masum söylemler
çok uzağında ama yakın addettiğim varlığın saklı iken gölgelerin çaprazında
susmaya meyletmiş ezelden ya da sakınmış aşkı nazarında bir külfetmişçesine
sevmek sevdaya nazire edercesine sığıntı bir bağnazlıkla tüm o yadsımazlığına
hibeli belki de.
Belki de aslı astarı
olmayan sayısız edilgen sıra dışı varlıklarıyla mahiyetlerini sakınan ve
saklayan.
Sözün özü ve
farkındalık kazandıran o sıra dışı duygular sıradan bedenlere can veren.
Kelimenin gücü kadar
mubah ki tanımlaması mümkün dahi olmayan farklı bir dokunuşla yürekten yüreğe
akan bir nehir bir o kadar asil ve vakur.
Aşkın ve edilgen tüm
duyguların insandaki izdüşümü. Var sayılanın çok ötesinde kıymete binmişken
duygular tek bir bakışın ve tek bir dokunuşun telaffuzu dahi satır aralarına
gizlenmiş iken tüm o imgelerin sürrealist akışı şairin dizelerinde ve şiirin
hecelerinde hayat bulan…
Hangi nüans yeter ki
hangi tonlama kafi gelir ya da. Kahkahalarım duyulur mu ki can çekişirken bu yürek.
Yoksa sadece pencerenin pervazından mı bakarsın da görmezden gelirsin. Ve
susarım yine. Yine kaçırırım gözlerimi görmezden gelinirken. Sonra tekrar
bakarım ama isyandadır hem duygular hem de kalem. Ne çok vurgulama haiz olur ve
bir o kadar emsalsiz ve sıra dışı. Susarım bir kez daha ve sessizce ağlarım.
Gizemin katılımı ile
beliren o efsunlu ve ışıltılı yol. Kâh gözyaşının saklı olduğu kâh hoş bir
mizansen ile neşeyi ve mutluluğu çağrıştıran. Alabora olmuş iken duygular
kalemin yetisi ve duyguların iş birliği ile yüreklerde hayat bulan.
Mucize kabilinden
yaşamak bu olsa gerek aşkın nezaretinde ve sevginin muhafazalı deviniminde ses
bulan, can bulan candan öte ömre ömür katan.