Geçirgen gökyüzünün
Kanat bildiğim kollarında,
Beyaz, bakir bulutların
Nazarında koyu bir
gölge adeta
Edilgen zafiyetim.
Tırnak arası bir
bilinmezde
Soyutlarken benliğimi
Somut ve durağan zaman
sihirbazı
Nasıl da öfkeli,
Tedirginliğim kadar
bariz
Teğet geçmiştim oysa
öncesinde
Hanidir görmezden
geldiğim
Ufkun dalgalarında
Damlarken hüzün
seyreltisi.
Islak yağmurun kederli
bakışı
Dokunurken,
Dokunup da yakarken
Tatlı sert dokunuşu
varlığının
Uzak olsa da hissettiğim
başucumda.
Güneşlenirken sefil kıyısında
Ay ışığının flörtöz
sanrısı
Ne hoş gök kubbede
Kayıp giderken peşi
sıra o eğrelti düşlerimin.
Nazında niyazında nice
yıldız,
Bakıp bakıp ağladığım
resmine
Boş olsa da önümdeki o
beyaz sayfa.
Kederli el yazım kadar
Basmakalıp
Belki de azıcık farklı
olmak
Düşen payıma
Hele ki düşmüşse yolum
buralara.
Kopuk bir telin ucunda,
O sarı yaprak kadar
Suskun ve öksüz
Ürkünç yalnızlığımın
Son demi kadar
Ulaşılmaz iken varlığım…
Gözümdeki toz bulutunun
Görünmez iken tek bir
zerresi
Kayıp, edilgen
varlığımın
Bastığı o tuş
Ve nezdinde aynı tını
O çığıtkan dev
piyanonun
Kırık ayağı
Ve devinirken notaların
arasında
Haftanın sekizinci günü
Ve sekizinci nota…
Var olmamış bir aşkın
Ölü kahramanları kadar
yalnız
Doğmaksa yeniden
Ölmek de güzel.