Mutedil alabildiğine
Sıradan olsa keşke,
Keşke dönsem düne
Dün bildiğim o muktedir
enginliğe.
Saf bildiğim kırık
yanım
Ön safta durduğum
kıyısı uçurumun.
Nasiplensem keşke
kıyısından köşesinden
Baksam yüzüne bir kez
daha
Henüz ilk kez görmüşçesine.
Bir elimde ucu kırık
bir kalem
Sağ yanımda sevdiklerim
Sol yanım boş hepten
İçini dolduramadığım
hükümlerde
Yol bildiğim
Yine de kaybolduğum.
Boyunduruğundayım
epeydir
Adını dahi bilmediğim…
Ne garip şu meylettiğim
devran
Ne yapsam da yüzümün
gülmediği.
Yüzü suyu hürmetine
Şu mübarek günün
Boğulmaksa en derinde
Ya da kaybolmak tek bir
gölgede
Neye tekabül ederse
etsin
İçimdeki saklı niyetim.
Bir kum zerresiyim altı
üstü
Esaretinde fırtınanın
Oradan oraya
sürüklendiğim.
Kıymet bilmesen de
Sözüm geçmese de kadere
Alışkınım inan ki
Hem de ta ezelden.
Koşullandığım ne varsa
Hükmü geçen insanoğlu
Neye namzet ki
Adına benlik dediğin;
Boş bir torba kadar
kifayetsiz
Adı beden
Ve o göçebe ruh,
Geride kalan.
Tek bir kelam
Tek bir selam
Gıybeti sürer gider
Nasıl da konuşurlar
ardından.
Göçüp gitsem bile
Bil ki baki kalacak tüm
hasret
O gök kubbede.
Varlığım hepten hibeli
Kırık sazın teli
çağırırken adımı.