Salınmakta sarkaç.
Devinmekte zaman.
Ve hırpalanmaktayken varlığım
aradığım o çıkış noktası… Belki çok uzak belki tahminimden de yakın.
Yankılanan o
çırpınışına vakıf mısınız yüreğin? Benimki de soru mu şimdi… Taşa tekabül eden
bir mekanizmanın hangi izdüşümüdür sizce vuku bulduğunu sandığınız o çapraşık
yargılar ve tüm beyanatlar taammüden adam öldürmüş bir suçlu gibiyken nezdinizde.
Sana sesleniyorum ey
zaman ve vicdan katilleri. Ey insanlık, evet siz. Siz dostum… Şanslı addedin
kendinizi, bakın seviyenize düşmedim tüm o yaptırımlarınıza rağmen.
Rağbet ettiğiniz o
sefil egoların gölgesinde büyütürken ihtiras tohumlarınızı ben salkım saçak
duygularla nöbetteyim biteviye. Ne o,yoksa pes ettiğime kani olup da erken bir mutluluk
mu peyda oldu acınası benliklerinizde… Hak getire doğrusu. Acırken acınacak
duruma düşmek bu olsa gerek.
Yelkenleri suya
indirmedim henüz lakin tüm o naif ve nazenin görüntünün altında çıta gibi dik
bir ruh ve pes etmek bilmeyen bir sinir mekanizmasıdır Yaratan’ın donatısı ve
şükür vesilesi benim için her daim üstelik…
Kuytuların
sessizliğinde name name süzülürken hıçkırıklarım gök kubbeye hiç mi hiç haz
etmediğim o tedirginlik peyda olmuşken izbelerde sığındığım tek güç vardı
bihaber iken sizler ve o kümülatif birliktelikleriniz ile nasıl da güçlü
addetmiştiniz boş kümelerden ibaret iken ve sadece bir asal sayının
sıradanlığında iken siz sefil ruhlar…
Öfkeliyim hem de
görünen de çok öte.
Ama nazı niyazı şu gönlün
bakidir. Sizden medet umduğum hiçbir şey olmadığı için de ayrıca huzur doluyum.
Ani bir dalgalanmaydı
oysa hâsıl olan.
Sadece bir gök
gürültüsüydü milat öncesi devinirken karanlıkta. Karanlık anlık bir hâsıla iken
hesap edemediniz kendi karanlığınızda vereceğiniz tüm kayıpları.
Hep durgun bir göl
olduğuma inandım ve inandırıldım. Atalardan miras bir yanılgı ama sanmayın ki
bir yılgı. Bilakis haiz olduğum tüm tutarsızlıktır tutarlı ve ateşli ruhumu
daha da körükleyen.
Ne geceye hapsoldum ne
kötüye uydum. Bu yüzden hep sevdim yalnızlığımı ve kanıksadım yoldaşsızlığımı.
Hele ki sizler vakıf olamazken derinlerde kopan o fırtınaya daha da yaklaştım
sona ve yeniden başlamak düştü payıma gecenin ertesi doğarken umut
damlacıklarım.
Aşkın gücüydü sizi
küstüren ve nefret idi ölümlerden ölüm beğendiğiniz. Ne acınası ve ne dramatik…
Tüm o tekdüzelik iken
esir düştüğünüz, aşktı her an başucumda beni kucaklayan. Ne taptığınız şeytandı
irdeleyen ne yanıldığınız o zafiyetti bana eşlik ettiğine dair geliştirdiğiniz
o ön yargı.
Gecelerden gece beğenin
şimdi.
Hedef tahtanıza
odaklanın.
Ve sığının koyultulmuş
vicdanlarınızın boşluğuna.
Edilgen zihniyetler
iken tapındığınız, ruhumun enginliğidir inancımı pekiştiren. Ne yalıtılmış bir
aciz ne bir azize sadece varlığın eş güdümlü birlikteliği ile geleceğe odaklı
seyrin takibinde umut bellediği ne varsa tüm o tahakkümperver sanrılarla
donatıldığım gibi saçma bir yargının izdüşümü iken sefalet yüklü yankılarında
kötünün ve izbesinde can verirken ölü sanrıları ile insanlığın geldiği nokta.
Yazarın dediği gibi,
şimdi soruyorum size:’’Sahi, sessizlik dinlenebilir mi?’’
Ya siz, sevgiye
dokunabilir misiniz?
Görmediğimiz bir güç
iken bize sahip çıkan evet, ben de sahip çıkıyorum bana ve sevgiye izin
vermeyeceğim kadar muktedir iken yalnızlık varlığıma ve bir o kadar dolu dolu
iken ruhum. Sevgiye dokunmanın verdiği o haz iken beni benden eden inanın ki,
gerisi hiç mi hiç önem arz etmiyor.