Bir Mektubun Satır Aralarında - 9
Çiğdem
gözlerini Selçuk’tan ayırmıyordu. Bedeni alevin raksı gibi kıvrılıyordu. Otururken
bacaklarının görünen bölümüne özellikle dikkat çekecek hareketler yapmıştı.
Selçuk, yakaran bakışıyla “Avuçlarının arasına al beni!” diyen bir kuş
görüyordu karşısında adeta.
Selçuk
kendini hiç bu kadar aptal ve çaresiz hissetmemişti. Çiğdem’e dokunamazdı. O’na,
“Sen benim namusumsun. Bana aitsin.” diye sarılan bir kocası vardı. Tıpkı
kendisinin de eşine sarıldığı gibi… Üstelik Aydın kendisinin de samimi
arkadaşıydı. Şu an o iki masum insan yataklarında yatarken, Selçuk ve Çiğdem şeytanın
insan kılığına bürünmüş halleri miydi?
Derin
bir “Off!” çekti içinden. İzin vermemeliydi bu durumun daha da ilerlemesine.
Yerinden kalktı birden…
-Pardon!
Lavaboya gitmem lazım.
Kaçmak
istiyordu odadan. Nasıl karşı koyabilirdi ki bu güzelliğe? Bedeni kaskatıydı. Acıyla
arzunun savaşını yaşıyordu genç adam. Çeşmedeki su yüzünü, düşünceleri de
beynini yıkıyordu adeta. Şu an burada olması da çözüm değildi. Kapıyı açtığında
bir an önce tenine sahip olmak istediği kadın karşısında olacaktı. O da son
noktayı koymak için sabırsızlıkla bekliyordu. Bir an önce sabahın olmasını ve
bu odadan çıkmayı düşledi adam. Böylece masum insanlara ihanet etmemiş
olacklardı.
Kadının
alevle dansı devam ediyordu sandalye üzerinde. Selçuk’un lavaboyla sandalye
arasındaki üç adımlık alanı geçmesi ağır çekim gibiydi. Vücudu kıvrılarak, “Hoş
geldin…” dedi arzuladığı bedene.
Çiğdem
ayağa kalktı, eliyle Selçuk’un yanağına dokundu.
-Seni
arzuluyorum ve istiyorum Selçuk!
Kadının
ağzı gibi tüm bedeni de konuşuyordu. Hareket ettikçe bir kadın kokusu
yayılıyordu odaya. Donuk bir sesle cevap verdi Selçuk:
-Hayır
Çiğdem! Bunu yapamam. Bize inanan iki güzel insan var. Zaten onlara yalan
söyleyerek bir hata yaptık. Bu hatayı arttırıp uçuruma sürükleyemem. Kocan da
arkadaşımmış. Yapamam Çiğdem! Yapamam. Hiç karşılaşmadık sayalım.
Son
kelimeler yalvaran bir ses tonuyla çıkmıştı ağzından.
Çiğdem
olduğu yerden kalkarken, ateşini dişilliğiyle tüm odaya yaydı. Kıvrılarak
Selçuk’un yanına oturdu ve ellerindeki alevi Selçuk’un bedeninde söndürmek
istercesine dolaştırmaya başladı. Selçuk göğsünün ucundan bir yıldırım girmiş
gibi irkilerek sıçradı. Yeniliyordu kadına. Canını teslim eder gibiydi şu an. Azrail’in
içinde dolaştığını hissediyor, canını alması için yalvarıyordu.
Olanca
gücünü topladı ve Çiğdem’i iteleyerek doğrulmaya çalıştı. Çiğdem, bir kadından
beklenmeyen güç ve davranış sergiliyordu. Saçlarını bir yana toplayarak,
elleriyle Selçuk’un ellerini kavramıştı. Artık solukları bile birbirine değiyordu.
Selçuk,
genç kadının saçlarından kavrayarak kendine çekmemek için kendisiyle
savaşıyordu. Vicdan azabından sıyrılıp beynini ve bedenini rahatlatması an
meselesiydi. Bunu fark ediyordu. Kadının teni zehirli sarmaşık gibiydi.
Selçuk
bir anda gözlerinin önüne, Çiğdem’in kocası Aydın’ı getirdi. O adam inanmış,
Çiğdem’i yollamıştı. Kendi karısı da öyleydi… Bu acı ihaneti bölüşen adam olmak
istemiyordu. Tüm gücünü toplayarak elleriyle kavradı ve yana tarafa oturttu Çiğdem’i.
Canını yakmamaya özen gösteriyordu. O Aydın’ın karısıydı ve canını
acıtmamalıydı. Doğruldu, eliyle saçlarını düzeltti. Başını iki yana salladı…
-Yapamam
Çiğdem! Yapamam! Yapamam! Anla beni artık! İki masum insana bunu yapmaya hakkımız
yok. Onlar bize inanıp bizi bekliyorlar. Yapamam! Sen kocanı sevmiyor musun? İçin
sızlamıyor mu? Neden bu arayış içindesin? Hadi… Gece güne kavuşacak. Sabahın
dördü! Vazgeç! Zorlama! Beni çok zor durumda bırakıyorsun; yapma lütfen!
Kadın
Selçuk’un sözleri karşısında, kendini kamçılanan at gibi hissetmiş, daha hırçın
hale gelmişti. Elleriyle tekrar kavradı adamın ellerini. Acayip bir güç oluşmuştu.
Selçuk’un mücadelesine karşı koyuyor, ısrar ediyordu hareketleriyle. Adam
karşılık vermeden acılar içinde tepkisini sürdürmeye çalışıyordu. Kendini
tecavüze uğruyormuş gibi hissetti bir an. Anlatsa kimse inanmazdı.
Çiğdem
iyice azgın bir kadın hüviyetine bürünmüştü. Burnundan sık nefes alıp veriyordu.
Selçuk
düşüncelerinden sıyrılıp içindeki arzuyu dinlemeye başlamıştı. Kontrolünü
dengede tutamıyor, beyni acı çekiyordu. Ne güzel sevişilirdi şu an… Bu arzu, bu
ihtiras belki bir ömür bir daha kapısını çalmayacaktı. Olmalıydı, kadına
uymalıydı artık.
Selçuk
bir an dudaklarını ve bedenini hissetmediğini fark etti. Uyuşmuş muydu yoksa
artık vücudu pes mi etmişti?
Çiğdem Selçuk’un karısına
olan bağlılığını kıskanmıştı aslında. Bu gece birlikte olursa kendisine de
sahip çıkardı bundan böyle. Üstüne düşerdi ve en önemlisi kıskanan bir erkeği
olurdu. Tek eşli olmak saçmalığı da neydi? Madem istiyorlardı birbirlerini, ne
vardı bunda ki? Aykırı değildi Çiğdem’e göre. Kurallar olmamalıydı. Düşünceler
özgürdü.
9. BÖLÜM SONU
DEVAM EDECEK...
(
Bir Mektubun Satır Aralarında - 9 başlıklı yazı
MELEK KIRICI tarafından
2.08.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.