Fazla sancılı olması
gerekmiyordu aslında varlığını idame ettirmek için ne gerekiyorsa bir şekilde suyolunu
buluyordu nihayetinde.
Kıyısından köşesinden
nasiplenmek yeterdi de artardı bile.
Yine şikâyetlerim arşı
alaya çıkmıştı vakitsiz bir mevsimde hangi ara beyit idi kim bilir
soluklandığım.
Ya da hangi hükme
varmıştım da sızlanıp duruyordum çocuklar gibi.
Kaç sene geçti
üzerinden kim bilir. Uzun yıllar yaşadığım cennetimin kaçıncı mihrabıydı da ben
hala huysuz bir edayla neyden dem vuruyordum hangi akla hizmet.
Günün de bir önemi
yoktu oysa hele ki yılın. Yıl dediğimiz mademki günlerden mütevellit neden
durduk yerde mimleriz ki seneler devirdikçe diğer yandan biz aklımızı başa
devşirmemişken.
Sükût ikrardan mı
geliyordu da hep koruyordum sessizliğimi yoksa yine mi çözemediğim bir lehçeyi
dil bilip de konuşlanmıştım bir köşesine.
Cennetimdi havası ayrı
güzel dokusu bir o kadar bana dair. Sözüm ona, demek olası olsaydı hiç mi hiç
yüksünmezdim bu gün o cenneti kaybettiğimin üzerinden ne kadar zaman geçtiyse.
Sakıncaları belki de
bağ kurduklarımızın bizi terk etmesi ya da bizim onları çürüğe çıkarıp yol
vermek yolunu kaybetmemek adına.
Sabahın körü siz deyin
şafak sökmüş ben diyeyim uykunun kollarında geçmişim kendimden. Geç bir saate
tekabül eden hangi rakamsa yelkovanın akreple sürtüştüğü atmıştım kendimi odama
elimde ne var ne yok sağa sola savurup. Hele ki bu denli dağınık olmam mıydı
koca eve sığamazken diğer yandan milyonlarca düşünce ile zihnimin odaları tıkış
tıkış.
Mesken tutmuşum bir kez
duvarlar üzerime üzerime gelirken. Bir santimetreden feragat edemezken insan
onca kitabı yay eve baştan aşağı tabii ki daralır alan.
İçim içime sığmıyordu
gene o gün. Kim bilir neyin derdi idi beni esir alan. Bir seanstan öbürüne
seğirtirken gece yine karaydı çok koyu ve çok sessiz. Sessizlikte yolumu
bulmuşken etrafı kolaçan edip… dememe kalmadı ki zıpladım yattığım yerde. Ne
gece ne sabah. Ne karanlık ne aydınlık ama ayyuka çıkmış bir kez bağırtılar
üstelik kimden ve ne amaçla kaynaklandığını bilemezken.
Belli ki vukuat
başlayalı olmuş bayağı ki pencerelerde, balkonlarda insanlar öbek öbek bir
kavga ziyafeti çekmekteler.
Tiz bir kadın sesi
hatta cılız bir kız çocuğundan çıkarcasına. Belli ki en ince tondan
yankılanmakta.
Sözcükler dün gibi
hatırımda hele ki o çığlıklar o melun sabaha eşlik eden nasıl da detone olmuş
göğe yükselirken.
Bunlar sadece girizgâhını
teşkil etmekte olayın.
Zira kadının yardıma
ihtiyacı olduğu gün gibi ortadaydı. Telaffuz ettiği tek bir duyguya tercüman
olduk biz meraklı insan grubu: Bir zulmü sonlandırmak isteyen ve sadece yardıma
gereksinimi olan bir kadının isyanı.
Olayı uzun ve detaylıca
dile getirme imkânım olsaydı keşke daha doğrusu yetilerim bu kadar körelmemiş
olsaydı da elimden bir şeyler gelseydi. Lakin sonradan anladım ki tek dertlenen
benmişim. Zira duyduğum üç beş cümlenin beyanatına göre uykusundan olanların
şikayetleri idi akabinde havada dalgalanan. Oysaki söz konusu olan bir kadının
içine düştüğü o heyula boşluktu.
Bir insan pek çok şeyin
kıyısında ve ölüme çok yakın hatta delirmeye saniyeler kala üstüne üstük yediği
dayak da cabası. Evet, ne yazık ki o cılız bedeniyle koruyamadan kendini maruz
kalmaktaydı karşısındaki adam tekme tokat girişmişken kadına. Akla zarar
doğrusu. Şiddetin dozu arttıkça bu sefer kadının inlemeleri de ayan beyan
göstermekteydi olayın vahametini.
Yıllar evvelinde tanık
olduğum bir olay uzaktan olsa da ve henüz kadın cinayetleri bu denli yaygın
değildi. Ama insan vicdanı her zamanki duyarsızlığı ile seyirciydi ne yazık ki
günümüzde de süre geldiği üzere.
Bir elem bir dram bir
facia.
Kendini korumayı
bırakın akli dengesinin geldiği o ince çizgi bir anda tamamen akli melekelerini
yitirmeye saniyeler kala.
Önce arka arkaya polis
arabaları intikal etti sokağa. Belli ki sabahın bir vakti uykusundan olmuş birileri
çağırmış ki canhıraş şikâyetlerini iletiyorlardı birbirlerine pencereden
pencereye.
Olay bununla kalsa iyi.
Nitekim işin boyutu daha da vahimdi. Tam anlamıyla çığırından çıkmışken kadının
yaşadığı şiddet sonlandıran olayı oldukça üzücü idi nitekim.
Zira başa çıkamayınca
polis memurları bu sefer başka bir araba ulaştı olay mahalline ve daha sonra
bizzat tanık olduğum üzere kadını teskin etmek artık olası değildi ve gelen
ambulansla yaka paça hastaneye sevk ettirildi kadın. Kısaca yaşadığı şiddet ve
kim bilir öncesinde yaşadığı her ne ise sonunda aklını yitirmişti.
Belli ki kadına
yardımcı olacak kimse yoktu yakın çevresinden ya da henüz olay onlara intikal
etmemişti.
Hissettiklerim seneler
sonrasında bile aynı etkiyi yapmakta.
Söz konusu olan başına
gelen talihsizlikler sonucu bir insanın başına gelebilecek en kötü senaryo.
Büyük talihsizlik olmasının yanı sıra beni en çok içlendiren çevredeki
insanların serzenişi olmuştu olay an itibariyle sona ermiş olsa da ki talihsiz
kadın için aslında sonun başlangıcıydı.
Fısıltılar ayyuka
çıkmıştı olay sonrası.
İki apartman öteden
oflayak puflayarak şunu söylediğine tanık oldum gençten bir kadının:’’Oh, şükür
kadını götürdüler de biz de rahat bir nefes aldık. Allah Allah ne zorumuza
sabahın bir vakti ne hakkı var bizi uykumuzdan etmeye.’’
Taraf olmak da değil
mesela ama tek önem arz eden bir insan evladının trajediye dönen hayatı ve
geldiği son nokta ki telaffuz etmeye dahi utanıyorum insanlık adına.
Sonuç itibariyle yorgan
gitmiş ve kavga bitmişti her ne kadar talihsiz kadının bir yorgan kadar değeri
olmasa da tebaa önünde.
Zaaflarımız değil mi bizi
bizden ve insanlığımızdan eden ve bitimsiz bencilliklerimiz. Alt tarafı üç beş
dakika fedakârlık edeceğiz uykumuzdan ama diğer yandan heba olmuş bir insan
hayatı kim bilir sonlanmış ya da sonlanmaya ramak kala.
Anın külfeti hep
ruhumun belirsiz bir noktasında yük kaldı o günden beri. Ne zaman uzaklardan
gelen bir haykırış çalınsa kulağıma o kadın geliyor gözlerimin önüne: Adını
sanını bilmediğim bir kadın ve onun yokluğa anbean yaklaştığı o dakikalar yok
olmak kaderiymişçesine bizlerin de pişkince dem vurduğu uykumuzdan olduk diye
ne var ki sonsuz bir uykunun kollarında yitip gitmiş bir can bizden hatta bizim
yüzümüzden her ne kadar vicdanlarımız tüm asaletiyle hâkimken dünyaya ve
gözlerimiz hasret iken iki damla nedamet yaşa.