Sessizliğin sesi idi en
yakıcı
Ve en sahici olandı
sevmek:
Koşullanmadan ve
konuşlanmadan yakıcılığına
Evrenin.
Hidayet bildim bileli
aşkı
Kurak bir iklim kadar
nasıl da yıkıcıydı ve
İmgeler seğirtti bir
menzilden diğer
Bir izleğe.
Ve somurttum günlerce
Gidip de gelmeyen
göçmen bulutlara:
Sadece seyrettim ve
usulca,
Hissettirmeden kara
gölgelere.
Sığmadım satırlara
Sığıntı mutsuzluğum
kadar heyula bir boşluktu
Adeta yol bildiğim
kırık çakıl taşları,
Bir bir döktüğüm her
gidenin ardından
Nasıl da safça ve
edilgen varlığım
Aslında tek vazgeçilmezim.
Çığırtkan söz öbekleri
Sadece duygulardan
mütevellit,
Taşan ve akan oluk oluk
Nezdinde bilsem de
Vazgeçilmez bir düş
olarak
İşlenirken sicilim.
Son bir edim son bir
dürtü kadar
Kabul görmez yine de
soluklandığım
Ve hatta
O tek kımıltı makamsız
bir seyrin
Perde arkası:
Tek bir sözcük dile
gelmeyen
Fısıldarken adımı
İçine sığdırdığım koca
bir yaşam
Bir fani belki bir
ömür:
Kelebek kadar naif
aslında
Nasıl nasıl da kısa
döngü,
Bilsem de geç
Ucundan tutmak sadece
Kopacağını bilsem de.