Gölge misali sessiz, sokaklarda yürüyen,
Günah yüklü heybeyi peşi sıra sürüyen,
Kirletilmiş dünyada, değerini yitirmiş,
Köksüz bir çınarım, içten içe çürüyen.
Çarkı bozulmuş zaman, gâh ileri, gâh geri,
Yaz aylarında bile, hüküm sürer zemheri.
Masumlar süklüm püklüm, zalimlerse pervasız,
Körükleyip durmakta, ateşten bir çemberi!
İlim hikmet önceden, iki güzel
kanattı,
Onları yaralayıp, hangi eller kanattı?
Şeytanlaşmış nefsine, uyup da gafilane,
Medeniyet surumu, yıkan taşı kim attı?
Kuşlar bile uçmuyor, gönülleri kırılmış,
Konmaz olmuş dallara, sanki bize darılmış.
Yapraklarım dökülmüş, savrulmuş gazel gibi,
Zehirli sarmaşıklar, tüm gövdeme sarılmış.
Sinemde bin bir ukde, sorup durmakta seni,
Bir kurt gibi kemirip, oyup durmakta beni!
Ne kadar bela varsa, parmakları tetikte,
Namlunun hedefine, koyup vurmakta beni!
Ey vicdan neredesin, nereye hicret ettin?
Hangi çıkmaz yollarda, varlığını kaybettin?
Görmez misin sadece, çamurdan bir bedeniz?
Sense bizi biz yapan, yüce insaniyettin.