Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-47
...
Durdu
ve Safa’nın yüzüne baktı. Onun yüzünde hissedilebilir hiçbir değişiklik
göremedi. Safa nadiren kendini kaybeder, işler istediği gibi gitmediğinde, ender
olarak rahatsız olurdu. Sorunları olumlu açıdan değerlendirme özelliğine sahip
biriydi.
Ayumi
için; renk ve sır vermeyişi de ayrı bir muammaydı. “Anlaşılan gittiğin yerlerde
önemli şeyler yaşamış olmalısın… Anlatmak ve benimle de paylaşmak istemez misiniz?
Neden ve nereye gittiniz?”
Safa
Ayumi’nin yüzüne baktı. “Çok farklı bir yerlere gitmedim. Biraz Tokyo’nun
kargaşasından uzaklaşmayı istemiştim. Kyoto, Ayabe ve Tottori’ye kadar gittim
ve geri döndüm.”
Safa’nın
sadece üç kelime ile gittim ve geldim kelimesi üzerine biraz gerildi. İstiyordu
ki, gidip gezdiği yerleri en ince detay ve ayrıntılarına kadar anlatısın… Onun
bir kara delikten farksız olan ketumluğu karşısında bezen çığırından çıkar hale
geliyordu.
“Bu
gezide tek başınıza neler yaşadınız bilmiyorum… Ama hala da merak içindeyim… Bu
gezide seni bu kadar değiştiren şey ne olabilir?”
“Ayumi
Hanım, siz de bilirsiniz ki, durgun sular bozulur. Yerinde sayan, günden güne
kendini geliştirmeyen insanlar da kaybeder. Elbette gezip-görmenin, gezilen
yerlere ve o muhitlerde yaşayan insanların yaşamlarına dair birçok bilgi sahibi
olunur. Elbette bu gezide ben de bilgilendim ve bilgi sahibi oldum…”
“Hayır,
hayır öyle değil… Seni tecrübe dışında değiştiren bir şeyler yaşamış
olmalısınız. Bunu hissedebiliyor ve görebiliyorum. Neden Kyoto da, başka bir
yer değil?”
“Ne
fark ederdi ki… Kuzeye doğru da gidebilirdim. Bu Fukushima veya Miyagi, hatta
İwate de olabilirdi. İçimden geldiği için güneye doğru gittim… Ha bu arada unutmadan
söyleyeyim. Üniversitemizin Sağlık Bakanlığı ile işbirliği çerçevesinde
Fukushima ve Miyagi illerinde Halk Sağlığı üzerinde yaklaşık bir ay sürecek bir
araştırma çalışması yapılacak… Ben de bu çalışmada yer almak için gönüllü
olarak yazıldım… Sen de katılmak istemez misin?”
“Ne
zaman olacak bu?”
“Üç
aylık bir süre var. Gidecek ekip listesinin onaylanmasından sonra
başlanılacak…”
“Bir
düşünmem lazım. Bizimkilerin de onayını almam gerekir…”
“Hâlbuki
ben tereddütsüz kabul edeceğini düşünmüştüm. Hatta adını geçici olarak
yazdırmıştım. Bölüm başkanına sizin de onayınızdan sonra kesinleşeceğini
söylemiştim…”
“Gerçekten
katılmamı istiyor musun?”
“Elbette…
Bilmiyorum sizi tereddütte bırakan nedir? Sizin içinde çok iyi bir hava
değişimi olurdu. Ülkenizin görmediğiniz ve belki de bir daha görme fırsatınız
olmayacak, birçok yerlerini gezecek ve göreceksiniz… Ülkeniz insanlarının
sağlık problemlerine ve çözüm yollarına ışık tutacak bir çalışmanın sizi
onurlandıracağını düşünmüştüm. Ayrıca kırsalda yaşam şartlarının zorluklarına
şahit olurken, diğer yanda Tokyo’nun şehir gürültüsünden ve kirli havasından
uzaklaşarak temiz hava, nefis doğa manzaraları içinde dinlenme ve kendinizi
tanıma fırsatınız da olacaktı.”
“Bana
biraz müsaade et… Daha sonra size kararımı söylerim…” diyerek kendini biraz
naza çekmek istiyordu.
“Elbette
hafta sonuna kadar düşünme zamanınız olabilir ama gönüllü gidecekler listenin
erken dolmasına da sebep olabilir…”
“Konuyu
değiştirerek söyleyeceklerimi unuttuğumu zannetme…”
“Ayumi
Hanım kendinizi bu kadar germeyiniz…”
“Ama
gerilmeme sebep olan da sizsiniz.”
“Sizi
neden gereyim ki?”
“Onu
da bilecek olan sizsiniz.”
“Ayumi
Hanım bana inanmıyor musun?”
“İnanıyorum
ama söylemek isteyip de, sanki tereddüt edermiş gibi bir halinizin olduğunu da görüyorum.”
...
Devamı Var
...
Ant-150515