Bezirgân başı aşk, aç
kapıyı
Töhmet altında kalmış
aşk meleği
Yokuş yukarı
cibilliyetsiz gölgelerin teferruatında gizli
Ölü dünlerin sancısı.
Vakur ya da baş aşağı
mizacı
Tüm devrik cümlelerin
Islah olmamış tüm
sıradanlık
Gayri ihtiyari süzerken
mahrem dünyanın kapısındaki
O bekçi geçit hakkı
tanımasa da
Kör yetilerim bilendikçe
uzaklaştığım
Yakın addedilen tüm
mesafe.
Döngünün muhteviyatı
kadar
Sancılı dokunuşları
evrenin
Varamazken o yakaya
kıble bildiğim
Kim bilir ömrün hangi
satır arası yaşadığım.
Gıybeti bol, demek ise
rücu ettiğin
Temkini yürekte gizli inan
ki o densiz serzenişlerin;
Demi, yeknesak bir
düşün tecellisinde
Tefekkür tek
vazgeçilmezim.
Mizacı nüktedan
gıyabında soluksuz kaldığım,
Fıtratını çiğnerken
ayaklarının altında
Konuk ettiğim hafriyatı
bol bir yangın.
Nemli bir hüzün gün
ertesi
Hele ki yoksunluğa
meyledip
Dönmüşken karanlığa
yüzümü
Nüksetse de gün ışığı
Cebelleşen o yürek
medet bulup varlıksızlığından
Yolunu gözlemek asılsız
bir imge,
Alabildiğine beyhude.
Avuç avuç içerken
damıttığım
Yoksunluğun adı nicedir
berduş duygular.
Anlamsız kuraklığında
kırık dünlerin
Sehven mal olmuş bir
yürek kadar olabilir mi kırgın
Yine de hicap yüklü o
sakil bekleyiş.
Paye vermiştim oysa
Nasıl da inanmıştım
buruk bir yadsımazlık peyda olmuşken
Baştan çıkarıcılığına
hayal bildiğim o yanılgının.
Belirsiz, istemsiz,
sıfatsız
Hatta niyetsiz belki de
kandırılmış
Son addetsem de
Kanıksadığım her yeni
başlangıç.