Anneannemin öyküsü ilginç köşe başları olan bir hayattı...

Anneannemin kabzımal kocası, belki de üç üvey evladına ettiklerinin vebalini ödeyerek acılar içinde ölüp gitmişti. Adamın şeytanlıktan başka hiçbir şeye çalışmayan zihniyetine bakın: Öleceğini anlayınca işlerini ve oturdukları evi, anneanneme kalmasın diyerek kendi kız kardeşinin üstüne yapmıştı. Mahkeme kapılarında yıllarca sürünerek bu işlemi iptal ettirmek için uğraşan annem olmuştu. İnanılması zor, ama gerçek, biz torunların da şimdilerde avukatın birisinde birer vekâletnamesi var ve sanırım mahkemeler sürmekte…

O bunu yaptıktan sonra anneannem de iki özürlü çocuğa bakmaz elbette… Toplamış pılı pırtısını, köyüne, Eğriöz"e dönüp, orada yerleşmişti.

Bahçelievler mahallesindeki eve taşındıktan bir yıl kadar sonra, evimize yaşlı bir kadın getirdiler. İlla da, beni kızımın evine götürün, diye tutturmuş da onun için getirmek zorunda kalmışlar. 

Annem her ne kadar iyi karşılamış olsa da, buz gibi soğuktu kadına karşı. Benim odama bir döşek yayıp yatırdılar hemen. Sürekli öksürüğü vardı. Öksürdükçe göğüs kafesinden fokurtular duyuluyordu. Öyle bir hastalık (sulu zatürcemp) sekiz on yaşında çocuk gibi küçücük bırakmıştı bedenini, her yanındaki adaleler eriyip yok olmuştu.

Bana, "Bu senin anneannen," dediler. "Öp elini!"
İçimden gelmiyordu öpmek, gene de ayıp olmasın diye uzanıp tuttuğum kuru, damarlı eli öpüp alnıma değdirdim. O ise beni tutup kavrayarak çekip bağrına bastı. "Torunum…" diyerek koklaya koklaya öpmeye başladı.

Koca aşıklısı kadın kocasının iki özürlü çocuğuna sahip çıktığı kadar kendi öz evlatlarına sahip çıkmamıştı ya, onun için zerre kadar sevgi yoktu yüreğimde ona karşı.

Elinden kurtulup kendimi çekmeye çabaladıkça o daha çok zapt ediyordu beni.

Kadıncağızla ilk ve son temasımız o oldu. Aynı gece öldü…

Hamamda çalışan dayım, üvey babanın mirasıyla zengin olan kibirli teyzem ve annem, annelerinin cenazesi başında buz gibi soğuk suratlarıyla cenazenin bir an öce kaldırılması için bekliyorlardı.

Cenaze, öğle namazından hemen sonra, yangından mal kaçırır gibi defnedildi.

Bir daha, hiç kimse, ama hiç kimse o mezarlığın başına dikilip bir Fatiha okumadı.

Yıllar sonra, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, o mezarlığı yeşil alana çevirerek park yaptı. 

Mezarlıktaki ölülerine sahip çıkanlar, mezarlıkları yeni mezarlığa naklettirdi; sahipsiz mezarlıklar çimlerle örtüldü. 
Çimler altında unutulan anneannenin hakkı olduğu ileri sürülerek peşine düşülen miras davasının ise unutulacağı yoktu. Ölüm hak, miras helaldi...

( Anneanne... başlıklı yazı AliKemal tarafından 23.10.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu