Çocuğa, aşırı sevgi kadar, sevgi yetersizliği de zararlıdır. Bazı ana-babalar çocukların ihtiyacı olduğu sevgiyi onlardan esirgerler. Çocuklarını öpmeleri, kucaklamaları zoraki ve soğuktur. Çoğunlukla dayak ve şiddet uygularlar.
Kimi anne-babalar, çocuklarına karşı sevgi sözcükleri kullanmakta cömert davranmazlar. Hayat karmaşası içinde, bu güzel sözcükleri unuturlar. Bazen “çocukların şımaracağı” inancı, “bizim kendilerini sevdiğimizi zaten biliyorlar” düşüncesindedirler.
Sevginin esirgenmesi durumunda, çocukta özgüven ve kendisini değerli hissetme duygusu gelişmemektedir. Anne sevgisinden yoksun kalan çocuk, diğer ihtiyaçları giderilse bile, dokunma ve sevme ihtiyacı doyurulamadığı için, psikolojik açıdan tutarsız davranışlar gösterir. Yetiştirme yurtlarında yapılan araştırmalar bunu göstermektedir.
Sevilmediğini hisseden çocuklar:
- Buruk ve eziktir.
-Kendilerini devamlı desteksiz ve itilmiş görürler.
-Hayata küserler.
-Okullarında başarısız olurlar.
-Aile baskısı yüzünden, pısırıktırlar.
-Büyüdüklerinde bir işe teşebbüs cesareti bulamazlar.
Sevgisiz ve şiddetle yetişen çocukların yetenek ve becerileri körelir. Kavgalı, huzursuz, bölünmüş veya ikinci evlilik yapmış ailelerin çocuklarında bu durum daha fazladır.
Soğuk ana-babalar, çocuklarının hiçbir davranışını hoş görmezler. En ufak bir yanlışlıklarında aşağılarlar veya cezalandırırlar. Başarılarını görmezlikten gelerek ödüllendirmezler. Sanki çocuk doğuştan kötüymüş gibi bir duygu aşılamak isterler.
Ailede yeterli sevgiyi bulamayan bu çocuklar, evden kaçarak, bu sevgiyi başka yerlerde ararlar. Dışarıda suç işlemişlerse, en büyük cezayı alacaklarını bildiklerinden eve dönmek istemezler.
Artık onlar sokak çocuklarıdır. Boynu bükük, ezik ve yıkık, içi buruk, ailelerine ve içinde yaşadıkları topluma küskündürler. İhtiyaçlarını karşılamak için bazen suç işlerler. Aile ve toplumdan dışlandıklarından, hayatta başarısız olurlar.
Çocuk bakımı, bazı annelere ağır yük gibi gelir. Kendilerini eve bağladığından, gezmesine, çalışmasına engel olduğundan yakınır, yanına sokulmalarını istemezler.
Böyle annelerin çocuğunu öpüşü, kucaklayışı soğuktur. Kimi anne bunu bilinçli olarak açığa vurur, içinden öpmek gelmediğini, içinin kaynamadığını belirtir. Çocuğu, ya anneanneye ya da çocuksuz bir teyzeye baktırma yolunu seçer. Bu anneler yeterli sevgi görmemiş ya da annesiz büyümüştür.
Bu tip anneler bazen çocuğu, amansızca döverler. Çocuk, annesinin ilgisini çekmek için, daha çok gözüne batacak davranışlara girişir, ayağına dolaşır. Bu da annenin daha itici olmasına yol açar.
Olumsuz anne, çocuğun güzel niteliklerini görmez, kusurlarını ise kaçırmaz. Bu tutumunu haklı göstermek için; "Çocuk dediğin ana babadan korkmalı, çekinmeli. Çocukları şımartmaya gelmez. Ben onların hiç bir şeylerini eksik etmem ama yüz göz olmam" gibi mantık yürütür.
Soğuk anne, çocuğun yanlışlarını bağışlamaz: Her şeyi görür, abartır ve başına kakar. Onu başkasıyla karşılaştırır ve aşağı bulur. Olumlu davranışlarını ödüllendirmez, görmezden gelir, olağan sayar. Çocuğa, doğuştan kötüymüş duygusu aşılar. İçindeki olumsuz duyguları, çocuğuna yansıtarak, ondan kaynaklanıyormuş gibi gösterir.
Bazı ailelerde diyalog yerine monolog hâkimdir. Anne baba konuşur, nasihat eder, çocuk dinler. Çocuğun itiraz etme, “hayır” deme hakkı yoktur.
Bazı ailelerde ana-babalar çocuğa sevgi göstermedikleri halde, onun kendilerini sevmeye ve bu sevgiyi göstermeye mecbur olduğunu kabul ederler. Bu anlaşmazlıktan kaynaklanan saldırganlık, hüsrana uğramış sevginin bir şeklidir.
Kendisine değer verilmediğini gören çocuk da, kendini değersiz görür. Bir şeyi yapmak için çaba gösterme gereğini duymaz. Yaşamak için bile çaba göstermez.
İtilen, dışlanan çocuk, kendisine yaşama hakkının verilmediği kanısına varır. Dış dünyayla ilgisini keser. Bu da anti-sosyal davranışın, suç işlemenin sebebi olabilir. Bu durumda, anne ve babanın, "Bu çocukla uğraşmaya değmez!" diyerek olaya olumsuz yaklaşmaları, yapılan yanlışlık ve kötülüğü daha da artırır.
Ailede bir veya bir kaç üyenin soğuk ve itici davranışı bir çocuk üzerinde toplanabilir. “Şamar oğlanı” denen bu çocuk, haklı haksız kardeşlerin ve ana babanın üstüne çullandığı çocuktur. İyi nitelikleri görülmez, hep olumsuz yanları göze batar. Bütün öfke onun üstüne boşaltılır.
Kimseye yaranamaz, kardeşler kavga etse, kabak onun başına patlar, işlemediği suçların hesabı sorulur. Ön yargıyla davranılır: "Sen başlatmışsındır, kardeşini sen kışkırtmışsındır, ben- seni bilmez miyim?" diyen ana baba cezanın ağırını ona uygun görür.
Sevilmediğini ve itildiğini gören bu çocuk da, gösterdiği olumsuz tepkilerle, ana babayı adeta haklı çıkarır.
Aslında bu çocuk, hep en yaramaz, en başarısız, en sevimsiz kardeş değildir. Ana ve baba, bilinçdışı nedenlerle belli bir çocuğu “şamar oğlanı” seçmişlerdir. Onda sevilmeyen bir akrabanın özelliklerini görür gibi olmuşlardır.
Örneğin; baba, çocukta, dayısının sorumsuz, geçimsiz, bencil kişiliğini görmektedir. "Bu çocuk adam olmaz, daha şimdiden dayısının örneği". Ya da anne evliliğinin en sıkıntılı günlerinde doğan çocuğunu, mutsuzluğunun tek nedeni gibi görmüştür.
Ana ve baba birbirlerine yöneltmedikleri düş kırıklıklarını, birikmiş kızgınlıklarını şamar oğlanına yansıtarak ilişkilerini kopmadan sürdürürler.
Unutulmamalıdır ki; sevgiden mahrum yetişen çocuklar, susuz bırakılan çiçekler gibidirler. Kendilerine güvenleri olmadığından, böylelerine sevgiyi öğretmek, insanlara güvenmesini sağlamak çok zordur.
Olumlu duygular ve sevgi, ancak ailede yaşanarak kazanılır. Hiçbir işimiz anne ve babalık sorumluluğundan daha önemli olamaz, İşler bekleyebilir, fakat çocuk eğitimi asla beklemez.
Sevgiyle kalın…
KAYNAKÇA
1.Çankırılı, Ali. Çocuklarımız Mutsuz ve Başarısız Olmasın. Zafer Yayınları, İstanbul:2002.
2.Kayadibi, Fahri. Sevgi Faktörünün Eğitim Verimliliği Üzerine Etkisi. İstanbul Ü. İ. Fak. Dergisi. 5.sayı. İstanbul: 2012.
3.Oktay, Ayla. Ana-Baba Okulu. Remzi Kitabevi, İstanbul: 1990.
4.Özdalga, Şeyda.(2014).Çocuğunuza Sevgiyi Nasıl Öğretebilirsiniz? Erişim T: 06.05 2014, http://www.minikokul.com
5.Yavuzer, Haluk. Ana-Baba ve Çocuk. Remzi Kitabevi, İstanbul: 1995.
6.Yavuzer, Haluk. Çocuk Eğitimi El Kitabı. Remzi Kitabevi, İstanbul:1995.
7.Yörükoğlu, Atalay. Çocuk Ruh Sağlığı. Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara:1984.